Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 22116 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17570 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İstanbul 4. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 28/04/2014NUMARASI : 2014/407-2014/378 Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular R.. Y.. ve A.. Y.. tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : 1-Borçlu R.. Y..'ın temyiz itirazları yönünden;Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre borçlu R.. Y..'ın temyiz itirazlarının (REDDİNE); 2- Borçlu A.. Y..'ın temyiz itirazlarının incelenmesinde; Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak yapılan kambiyo takibinde, borçluların ödeme emri tebligatının usulsüzlüğü ve bonoda çift vade bulunduğundan kambiyo vasfını yitirdiği şikayeti ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece borçlulardan Kadriye Yılmaz yönünden şikayetin kabulü ile takibin iptaline, diğer borçlular yönünden şikayet ve itirazların reddine karar verildiği anlaşılmıştır. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21/1. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır. Madde metni, iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in 30. maddesinin birinci fıkrasında; “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir..” denildiği, Tebligat Kanunu'nun ''Tebligat Mazbatası'' başlıklı 23. maddesinin 7. bendinde ''21'inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebi''nin tebligat mazbatasına yazılmasını emrettiği, ''Tebliğ mazbatasında bulunması gereken bilgiler ve tanzimi'' başlıklı Tebligat Yönetmeliğinin 35.maddesinin (f) bendinde ise ''30 uncu ve 31 inci maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığını, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebi'' nin tebligat mazbatasına yazılacağının hüküm altına alındığı görülmüştür. Burada Yönetmeliğin 30. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu Tebligat Kanunu'nun 23/7. ve Tebligat Yönetmeliğinin 35/f bendi gereğince tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde, yapılan işlemin, usulüne uygun olup olmadığı, hakim tarafından denetlenebilir. Muhatabın, tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak, maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün veya tebligatın, tebliğ evrakında belirtilen tarihten önce yapılamayacağının anlaşılması halinde Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesinin 2., 3., 4. ve 5. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır. Bu itibarla; Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri halinde, bu husus da belirtilerek, Tebligat Yönetmeliğinin 35.maddesi gereğince muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır. Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin, yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır. Somut olayda borçluya yapılan örnek 7 ödeme emrinin tebliğine ilişkin tebliğ belgesinin incelenmesinde; aynen "Muhatabın gösterilen adresine gidildi, imzadan itiraz eden bina güvenliğinin sözlü beyanına göre muhatabın adresten taşındığını beyan etmesi üzerine muhatabın mernis kayıtlarında gösterilen adreste ikamet ettiği gözükmüş olduğundan dolayı evrak Cumhuriyet mahallesi muhtarlığına bırakılarak muhattabın kapısına 2 nolu haber kağıdı bırakılmıştır. 09.09.2011" açıklamasına yer verilmiştir. Tebliğ memuru, ödeme emrinin tebliğinde, imzadan imtina eden güvenliğin ismini almadan ve muhatabın adresten taşındığı beyanına rağmen tebligatı iade etmesi gerekirken tebligat parçası üstü kaşelenerek muhtara tebliğ ve 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması ile tebliğ işlemini tamamlamıştır. Borçluya yapılan 103 davetiyesinin tebliğine ilişkin tebliğ belgesinin incelenmesinde ise; aynen "Muhatap tevziat saatlerinde adresinde bulunamadığından komşusu "0110" imzadan imtina edip şifahi beyanına göre muhatabın "dışarıda" olduğu beyanı üzerine evrak mahalle muhtarlığına TK:m. 21 maddesine göre tebliğ edildi. Aynı komşusuna haber verildi. 21.11.2012" açıklamasına yer verilmiştir. Tebliğ memurunun 103 davetiyesinin tebliğinde; imzadan imtina eden komşunun ismini almadan sadece daire numarası yazmakla yetinmesi, muhatabın adreste bulunmama sebebini, borçlunun adresinden geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığını, tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceğini, dönecekse ne zaman döneceğini tevsik etmeden "dışarıda" şeklindeki beyan ile tebligat parçasının üstünü kaşeleyerek muhtara tebliğ ve 2 nolu fişi kapıya yapıştırması yeterli değildir. Bu durumda anılan her iki tebligat da yukarıda yazılan ilkeler uyarınca usulsüzdür. O halde mahkemece, borçlu A.. Y.. yönünden itiraz süresinde kabul edilip borca itirazların İİK. 169/a uyarınca incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlu A.. Y..'ın temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/09/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.