MAHKEMESİ: İstanbul 3. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 26/02/2009NUMARASI: 2007/1598-2009/168Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 26.10.2009 tarih, 2009/11888 Esas, 2009/20262 Karar sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Kamulaştırmasız el atma davaları uygulamada sıklıkla karşılaşılan davalardan olmakla birlikte, yasa ile düzenlenmiş değildir. Bu konuya ilişkin tek yasal düzenleme olan 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 38.maddesi de 10.04.2003 tarih ve 2002/112 E. 2003/33 K.sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmiştir. Uygulamada kamulaştırmasız el atma davaları; İBK., HGK. ve Hukuk Dairelerinin içtihatlarıyla yön bulmaktadır. Konunun Dairemizi ilgilendiren yönü ise, bu nevi davalarda hükmedilen tazminatların zamanında ödenmemesi halinde uygulanacak faizin ne tür ve oranda olması gerektiği noktasındadır. Zira kamulaştırma yasası gecikme faizini öngörmemektedir. Bu cümleden olmak üzere, HGK. kararları ve Dairemizin istikrar bulmuş içtihadlarında; "Kamulaştırma bedelinin arttırılması ilamlarında uygulanan T.C. Anayasası'nın 4709 Sayılı Yasanın 18.maddesi ile değişik 46/son maddesinde yer alan kamulaştırma bedelleri ile mahkemece kesin hükme bağlanan arttırma bedellerine, son fıkraya göre kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanacağı" hükmünden farklı olarak, "Kamulaştırmasız el atmanın hukuksal niteliği itibariyle bir haksız eylem olduğu, haksız eylemden doğan borçların, tazmini nitelikte olmaları nedeniyle uygulanacak faizin 3095 Sayılı Yasada belirlenen yasal faiz olduğu belirtilerek, uygulama bu güne kadar yasal faizin uygulanması şeklinde sürdürülegelmiştir. Ancak, Anayasa'nın 35.maddesi ile koruma altına alınmış olan mülkiyet hakkının, hak sahibinin rızasına bakılmaksızın kamulaştırmasız el atma nedeniyle ihlali halinde, toplumun genel menfaatleri ile bireyin temel haklarının korunması arasında adil bir denge gözetilmesi gerektiği düşüncesinden hareketle, mülkün gerçek değeriyle orantılı makul bir tazminat ödenmediği sürece, bir mülkten mahrum bırakılmanın genelde aşırı bir ihlal teşkil edeceği, yasal faiz oranında gecikme faizi ödenmesinin yeterli olmadığı görüşü gerek öğretide gerekse uygulamada ağırlık kazanmaya başlamıştır. Bu bağlamda mülkiyete saygı hakkının ihlalinin, mahkemelerin, kamulaştırmasız el atmaya maruz kalan kişiler lehine hükmettikleri tazminat tutarının tayininde, yargılama süresi ile enflasyon arasındaki etkileşim sonucu ortaya çıkan değer kaybını dikkate almalarına imkan sağlayan yasal bir düzenlemenin olmayışından da kaynaklandığı, bu nedenle adil tatmin taleplerinin karşılanması gerektiği hususu benimsenmeye başlanmıştır.Tüm bu açıklamalar ışığında idare, kendisine Anayasa tarafından tanınan olanak ve yetkileri yasaya uygun bir biçimde kullanmaksızın taşınmaza el atarak kamulaştırmailkelerine aykırı davranamaz. Anayasa'nın 46.maddesinde öngörülen kamulaştırma, Anayasa'nın 35.maddesinde güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkına getirilmiş anayasal bir sınırlama olmakla, Dairemizce içtihat değişikliğine gidilerek, özü ve vardığı hukuki sonuç itibariyle aynı nitelikler taşıyan kamulaştırmasız el atmaya ilişkin ilamlarda hüküm altına alınan tazminatlara da Anayasanın 46/son maddesinde düzenlenmiş olan kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu açıklamadan sonra somut olayın incelenmesinde;Takip dayanağı Bağcılar Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 11.12.2002 tarih ve 2002/146-2461 sayılı kamulaştırmasız el atma nedeni ile tazminat ilamının hüküm fıkrasında; 45.760.000.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal ve değişen oranlarda faizi ile birlikte davalıdan tahsiline” hükmedilmiş, bu ilama dayalı olarak, 03.11.2004 tarihinde borçlu hakkında ilamlı takip yapılmıştır.Takip talepnamesinde ve icra emrinde, asıl alacak olan 45.760.000.000,00 TL’sına 90.818.345,00 TL işlemiş faiz istenmiş, talepnamede bu faizin, 23.01.2002 –30.01.2002 tarihine kadar %120 kanuni faiz, 31.01.2002 –11.11.2003 tarihine kadar %84 kanuni faiz ve 12.11.2003 –03.11.2004 tarihine kadar % 48 kanuni faiz olduğu belirtilmiş, takip tarihinden itibaren ise tahsil tarihine kadar kanuni faiz oranları üzerinden işleyecek faiz talebinde bulunulmuştur.Borçlunun, Anayasa'nın 46/son maddesinin uygulanamayacağı, uygulanması gereken faiz oranının yasal faiz olması gerektiğini belirterek işlemiş faize ve oranlarına itirazı üzerine mahkemece, 3095 Sayılı Yasa'nın 1.maddesi kapsamında yasal faiz oranları üzerinden inceleme yapan bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuştur. Yukarıda açıklanan nedenlerle Dairemizce içtihat değişikliğine gidilmiş ve kamulaştırma bedelinin arttırılması ilamlarında olduğu gibi, kamulaştırmasız el atma ilamlarında da ilamın kesinleştiği tarihe kadar geçen dönem için ilam uyarınca yasal faiz, kesinleşme tarihinden sonraki dönem için ise, 17.10.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4709 Sayılı Kanunla değişik Anayasa'nın 46/son maddesi hükmü uyarınca, kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması gerektiği kabul edilmiştir. Hal böyle olunca mahkemece yapılacak iş, takip dayanağı ilamın kesinleşip kesinleşmediği Bağlıca Asliye Hukuk Mahkemesi'nden araştırılarak yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda bilirkişiden ek rapor alınıp oluşacak sonuca göre bir karar bir karar vermekten ibarettir. Mahkeme kararının bu nedenlerle bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla alacaklının karar düzeltme talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir. SONUÇ : Alacaklının karar düzeltme talebinin kabulüne, Dairemizin 26.10.2009 tarih ve 2009/11888-20262 sayılı onama kararının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 15/11/2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.