Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21924 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 7581 - Esas Yıl 2010





Y A R G I T A Y İ L A M IŞikayetYukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 28.12.2009 tarih, 18298-26313 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki şikayetçi vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Üçüncü kişi Y. şikayetinde, kendisine gönderilen haciz ihbarname tebligatlarının usulsüz olduğundan iptalini talep etmiştir. Mahkemece E.Ajans Reklam Tasarım adına verilen vekaletle açılan itirazın 27.11.2008 tarihinde yapıldığı, mahkemece 28.11.2008 tarihinde aktif husumet yokluğu nedeni ile itirazın reddine karar verildiği belirtilerek, öğrenme tarihi itibarı ile şikayetin süre yönünden reddine karar verilmiştir.Şikayet konusu işlem ilgiliye tebliğ edilmemiş ise şikayet süresi, ilgilinin şikayet konusu işlemi öğrendiğini bildirdiği tarihten itibaren başlar. Bu durumda şikayetçinin işlemi öğrendiğini bildirdiği tarihten önce öğrenmiş olduğu ve bu nedenle şikayetin süresinin geçmiş olduğunun kanıtlanması gerekir.Somut olayda, alacaklı tarafından, borçlunun alacaklı olduğu 3.şahıs olan E.Ajans Reklam Tanıtım Tasarım adına 1.2.3.haciz ihbarnamelerinin gönderildiği, buna ilişkin tebligatların da işyerinde çalışan H. ve G.'a yapıldığı görülmüştür.Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebligat gerçek kişiler veya tüzel kişiler adına yapılır. Somut olayda E.Ajans Reklam Tanıtım Tasarım gerçek veya tüzel kişi olmadığından ve takipte de taraf sıfatı olamayacağından bu firma adına 3.şahıs sıfatı ile tebligat çıkarılması usulsüzdür. Bu nedenle mahkemece istemin reddine karar verilmesi doğru değildir.Diğer taraftan, 3.şahıs, yapılan tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürerken iş yerinde çalışanının bulunmadığını, çalıştığı belirtilen H. ve G.'ın komşu şirket sahibi kişiler olduğunu ileri sürmüş, buna ilişkin olarak da şirkete ait faturaları dilekçe ekinde ibraz etmiştir. Bu durumda da yapılan tebligatın usulsüz olduğunun kabulü gerekir.Öte yandan, 3.şahıs tarafından, 25.09.2008 tarihinde G.'a düzenleme adı altında noterden bir genel vekaletname verilmiştir. Vekaletnamenin bir yerinde de açılmış ve açılacak davalara ilişkin olarak da yetki verildiği görülmüş ve bu vekaletname uyarınca vekil G. tarafından şikayetçi adına Ankara 14.İcra Mahkemesi'nde itiraz davası açılmış, mahkemece, avukat olmayan tarafından vekaleten açılan davanın aktif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiştir. Görüldüğü gibi avukat olmayan kişi, kendi başına hareketle dava açmış olup, bu durumdan şikayetçi 3.kişinin haberi olduğu hususunda dosyada herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bir kimsenin salt vekaletname verdiğinden bahisle, kendisine tebliğ edilmemiş bir işlemi öğrenmiş olduğunun kabulü hayatın olağan akışına aykırı olup, şikayetçinin, kendisine tebliğ edilmemiş işlemi öğrendiğini ve geç şikayette bulunduğunu ileri süren karşı tarafın, bu hususu kanıtlaması gerekir. Vekalet veren şikayetçinin gıyabında yapılan işlemi bildiği hususunda dosyada bir kanıt bulunmadığından şikayetin kabulüne karar vermek gerekir. İstemin süreden reddine karar verilmesi doğru olmayıp, mahkeme kararının bu nedenle bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla şikayetçi vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.SONUÇ : Şikayetçi vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 28.12.2009 tarih ve 2009/18298 Esas, 2009/26313 Karar sayılı onama kararın kaldırılarak mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 30.09.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.