Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21298 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17439 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İstanbul 14. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 27/02/2014NUMARASI : 2012/1360-2014/197 Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi .. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : 6762 Sayılı TTK'nun, "Borçlanma Ehliyeti" kenar başlığını taşıyan 582. maddesine göre (6102 Sayılı TTK'nun 670. maddesi), akit ile borçlanmaya ehil olan kimse, poliçe, çek ve bono ile borçlanmaya da ehildir. Aynı Kanunun 1. maddesi gereğince, bu Kanunun ayrılmaz bir cüzü olduğu açıklanan TMK'nun 9. maddesine göre, fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir; 10. maddeye göre, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır; 13. maddeye göre, yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir; 14. madde hükmüne göre, ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur; 15. madde hükmüne göre, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz; 16. maddeye göre ise, ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler. Akıl hastalığı yahut akıl zayıflığı gibi sebeplerden biri ile makul surette hareket etmek iktidarından mahrum bulunanlar, başka bir deyimle tam ehliyetsiz olanların yaptıkları hukuki işlemler kanuni mümessilleri tarafından onaylanmadıkça geçersizdir. 11/06/1941 gün ve 1941/4-21 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç bölümünde; " ... Mümeyyiz olmayan bir kimse ile hukuki muamelede bulunan diğer âkidin bunu bilmeyerek hüsnüniyetle hareket etmiş olması, zikri geçen 15. maddenin mutlak ve kat'i sarahati karşısında, öyle bir kimsenin tasarrufu üzerine hukuki hükmün terettüp etmesi için kafi değildir. Kanun o gibi temyiz kudretinden mahrum kimselerin esasen hüküm ifade etmeyen tasarrufları hususunda o tasarruftan dolayı hak iddia edenlerin hüsnüniyetlerini himaye etmemektedir... Medeni Kanunumuzun metin ve ruhundan başka türlü bir netice çıkarılmasına imkan yoktur..." hükmü yer almakta olup, anılan hükümle, ayırt etme gücünden yoksun olan kişilerin tasarruflarının geçersiz olduğu açıkça vurgulanmıştır. Somut olayda, alacaklının, 18.11.2008 tanzim tarihli 4 adet bonoya dayalı olarak, bonoda keşideci konumunda olan A.. G.. aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlattığı, borçlu vekili İcra Mahkemesinde yasal süresi içerisinde takibe dayanak olan bonolardaki keşideci borçlunun keşide tarihi itibariyle hukuki ve fiil ehliyetinin bulunmadığını belirterek takibin iptalini talep ettiği, mahkemece itirazın reddine karar verildiği görülmektedir. Dosyada bulunan ve takibe konu bono ile aynı yılı kapsayan keşideci A.. G.. hakkında düzenlenip dava dilekçesi ekinde sunulan 06.09.2012 tarihli belgede A.. G..'un keşide yılı olan Ağustos 2008 tarihinden itibaren Alzheimer tanısıyla izlenmekte olduğunun belirtilmesine rağmen Gebze Fatih Devlet Hastanesi Başhekimliğince tanzim edilen 18.11.2008 tarihli raporda ise" hal ve hareketlerinde, konuşmasında göze çarpan bir patoloji saptanmadığı, muhakeme yeteneğinin, düşünce akışının normal olduğu" belirtilmekle çelişkili bu raporlar arasındaki mübayenet giderilmeden yazılı şekilde sonuca gidilmesi doğru görülmemiştir. Hukuki işlemlerde tarafların fiil ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup, bu hususun mahkemece re'sen dikkate alınması zorunludur. O halde mahkemece, keşidecinin bonoların tanzim tarihi itibariyle fiil ehliyetine engel bir akıl hastalığının olup olmadığı araştırılmalı, dosyaya sunulan raporlar arasındaki çelişki giderilmeli, dosyadaki raporlar ile varsa tedavi evrakları, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı veya tam teşekküllü bir devlet hastanesine gönderilerek, keşideci konumunda olan borçlu A.. G..'un bononun tanzim tarihi itibariyle fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı belirlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/09/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.