Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21112 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9205 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :İcra Hukuk MahkemesiYukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Şikayetçi borçlunun icra mahkemesine süresinde yaptığı başvuruda; diş hekimi olduğunu, mesleğini icra ettiği muayenehanesinde mesleki faaliyetini etkileyecek şekilde haciz yapıldığını ileri sürerek haczedilmezlik şikayetinde bulunduğu, mahkemece, şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. İİK'nun 82/4. maddesi gereğince, borçlunun sanat ve mesleği için lüzumlu olan alet ve edevatı haczedilemez. Borçlunun mesleğini icra etme kabiliyetinin korunmaya değer olduğu, bu koruma kapsamında, aile bireylerinin meslek icra etme kabiliyetlerinin de himaye edilmesi gerektiği benimsenmektedir. Bununla birlikte en çok duraksama meydana getiren husus da, mesleki eşya ve araçlardan ne anlaşılması gerektiğidir. Bunun için haciz sırasında borçlunun o meslek ve sanatını icra etmesi ve kendisinin ve ailesinin geçimini, icra ettiği bu meslek ve sanatından temin etmesi gereklidir. Haczedilemeyecek malların kapsamını tayin edebilmek için "sanat" sözcüğü ile eş anlamda kullanılmış olan "meslek" kavramını teşebbüsten ayıracak kıstasların açıklanması gerekir. Çünkü borçlu bir meslek sahibi sayıldığı takdirde, bu mesleği ile ilgili alet, edevat ve kitapları haczedilemeyecek, aksine bir teşebbüs sahibi sayıldığı zaman, bu teşebbüsün malları sermaye ağırlıklı olup haczedilebilecektir. Bu bağlamda meslek ve sanattan kasıt, borçlunun kişisel yeteneğine, kendi iş gücüne ve kendi bilgi dağarcığına dayanarak yürüttüğü bir faaliyettir. Bu durum, üzerinde kolaylıkla birleşilemeyen ve sürekli gelişme süreci gösteren bir konudur. Şikâyet konusu incelenirken borçlunun yaptığı işte sermaye ile emeğin karşılıklı oranları tespite çalışılır ve emeğin değerinin, sermayenin değerinden daha fazla olduğu görülürse “bir mesleğin” varlığına, aksi takdirde “bir teşebbüsün söz konusu olduğuna” hükmedilir. Bu kıstasa ekonomik kıstas denir.(HGK'nun 02.12.1972 tarih, 1972/572-974 sayılı kararı) Buna göre, borçlunun yaptığı işte onun kişisel çalışması ve faaliyeti ön planda, sermayesi ve yararlandığı yabancı iş gücü ikinci planda gelmekte ise, borçlu bir meslek sahibi sayılır ve bu meslek için gerekli aletler haczedilemez. Somut olayda borçlunun yaptığı iş kişisel çalışmasını ve faaliyetini ön plana çıkartmış olup, borçluyu bir meslek sahibi olarak kabul etmek gerekir.Öte yandan mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda özetle, haczedilen malların bulundurulmalarının önemli olduğu, ancak mesleki faaliyetin olmazsa olmazı denilebilecek gerekli malzemeler olmadığı belirtilmiş olup, raporun bu hali ile denetime ve hükme elverişli olmadığı görülmüştür.O halde mahkemece, yeniden bilirkişi raporu aldırılarak; haczedilen menkullerin borçlunun mesleği için zorunlu olan alet ve edevat olup olmadığı tespit edilerek, zorunlu olduğu tespit edildiği takdirde haline münasip alabileceği alet ve edevatın değeri belirlenip, haczedilen mahcuzların değerinin bundan fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılmasına ve satış bedelinden kalanının alacaklıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, borçlunun yaptığı işin sermaye ağırlıklı olduğu kabul edilerek, denetime elverişli olmayan rapora dayalı hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.