Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 20923 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 4646 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ: Karşıyaka 2. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 13/12/2010NUMARASI: 2010/827-2010/907Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1/3-d maddesine göre; müzayede mahallerinde yapılan satışlar katma değer vergisine tabidir. Burada satılan malın ait olduğu kişinin KDV mükellefi olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. Kanun koyucu tarafından bu yerlerdeki satışlar özel olarak KDV’ye tabi tutulmuştur. KDV Kanunu’nun 40.maddesine 4108 Sayılı Kanunla eklenen (5) numaralı fıkra ile, Kanunun 17.maddesinin 1.fıkrasında sayılan kurum ve kuruluşlara, sadece vergiye tabi işlemlerinin bulunduğu dönemler için beyanname verdirme, beyanname yerine kaim olmak üzere işleme esas belgeleri kabul etme, bu mükelleflere ait verginin beyan ve ödeme zamanı ile tahsiline ilişkin usul ve esasları belirleme konusunda Maliye Bakanlığı’na yetki verilmiş bulunmaktadır. Söz konusu yetki çerçevesinde Kanunun 1/3-d maddesi uyarınca müzayede yoluyla satış yapan icra dairelerinin, bu satışlarıyla ilgili KDV’nin beyan ve ödenmesi ile ilgili işlemleri KDV genel tebliğlerinde yer alan açıklamalara uygun yürütülür. Bu bağlamda 48 seri nolu KDV genel tebliğinin (D) bölümünde;-İcra yoluyla yapılan satışlarda verginin mükellefinin satışı gerçekleştiren icra daireleri olduğu, -İcra dairelerince müzayede mahallinde yapılan satışlar nedeniyle hesaplanan KDV’nin, en geç ilgili mevzuatı uyarınca bedelin tahsil edildiği günü izleyen günün mesai bitimine kadar vergi dairesine beyan edilip, aynı süre içinde ödeneceği ve satışa ait KDV’nin bu süre içinde beyan edilerek ödenmemesi halinde teslimin gerçekleştirilmeyeceği açıklamasına yer verilmiştir.488 Sayılı Damga Vergisi Kanununun 3'üncü maddesinin birinci fıkrasında ise; damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu; resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kağıtların damga vergisinin kişilerce ödeneceği açıklandıktan sonra, 8'inci maddesinde de, bu Kanunda yazılı resmi daireden maksadın, genel ve katma bütçeli daire ve idarelerle, il özel idareleri, belediyeler ve köyler olduğu vurgulanmıştır. Bu Kanuna ekli, damga vergisinden istisna edilen kağıtlara ilişkin (2) sayılı tablonun kurumlarla ilgili kağıtları düzenleyen V'inci fıkrasında, bazı resmi kurumlara vergi muafiyeti tanınması da, yukarıda yer alan 488 Sayılı Damga Vergisi Kanunu'nun 3'üncü maddesi uyarınca resmi dairelerin de damga vergisi mükellefi olduğunu göstermektedir. Yukarıdaki yasal düzenlemeler de göstermektedir ki; icra dairesinde ihale gerçekleştirildikten sonra, ihaleye ilişkin KDV ve damga vergisinin tarh ve tahakkuk işlemleri bu verginin mükellefi sıfatı ile icra dairesi tarafından yürütülmektedir. Bu durumda icra dairesinin anılan vergilerin mükellefi sıfatı ile yaptığı işlemlerden doğan ihtilafların çözüm yeri de vergi mahkemeleri olmaktadır. O halde icra mahkemesince yargı yolu nedeni ile şikayet dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken işin esası incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ :Şikayetçinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 01/11/2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.