Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2085 - Karar Yıl 2017 / Esas No : 21658 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :İcra Hukuk MahkemesiYukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 12.04.2016 tarih, 2015/33655 E., 2016/10688 K. sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı tarafından borçlu ... hakkında başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte, borçlunun vefatının ardından takibe mirasçılara karşı devam edilmesi ile yenileme emrinin tebliği üzerine mirasçılardan ...’nin icra mahkemesine yaptığı başvuruda, senetteki imzanın murise ait olmadığını ve murisin 2009 yılından beri akli dengesinin olmadığını ileri sürerek takibe itiraz ettiği, mahkemece takibe dayanak senedin kambiyo vasfı olmadığından bahisle takibin iptaline dair kararın Dairemizce onandığı görülmektedir.İİK.nun 53. maddesi gereğince borçlunun ölümü halinde alacaklının takip edebileceği iki yol olup, bu yolların her ikisi de yeni bir takip olmayıp eski takibin devamı niteliğindedir. Somut olayda, muris hakkında bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe başlanmış, 01.02.2011 tarihinde borçluya ödeme emri tebliğ edilmiş ve borçlunun 20.06.2011 tarihinde vefatının ardından, 20.12.2013 tarihli alacaklı talebi ile mirasçılar hakkında takibe devam edilmiştir. Bu takip muris hakkındaki takibin devamıdır. Bu husus, İİK'nun 53/son maddesinde; "bu takibin mirasçıya karşı devam edebilmesi" denilmek suretiyle açıkça belirtilmiştir.Bu nedenle de mirasçılar, murisin ölümünden önceki işlemlere itiraz edemezler. Mirasçıların itirazı; mirasçı olunmadığı, mirasın reddedildiği gibi itirazlarla, imhal, itfa, zamanaşımı (İİK 71) ve benzeri itirazlar olabilir. Murisin külli halefi olan mirasçının, asıl borçlu murisin itiraz hakkı kalmadığı durumlarda yeniden itirazda bulunması mümkün değildir. Burada dikkat edilmesi gereken husus; asıl borçlu murisin, itiraz (şikayet) hakkının olup olmadığıdır.Takip dosyası incelendiğine; borçlu murise ödeme emrinin 01.02.2011 tarihinde tebliğ edildiği, murisin vefatından evvel takibe itiraz etmediği, takibin kesinleştiği, mirasçıların da murise yapılan tebligatlara dair süresinde şikayetlerinin olmadığı anlaşılmaktadır.Bu durumda mahkemece imzaya itiraza ilişkin başvurunun yukarıdaki ilkeler ışığında reddi gerekirken, takip konusu bonoda ıslak imza olmadığından senedin kambiyo vasfında olmadığı gerekçesi ile takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. Ancak, hukuki işlemlerde tarafların fiil ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup, bu hususun mahkemece re'sen dikkate alınması zorunlu olduğu gibi, taraflarca da süresiz şikayet konusu yapılabilir. 6762 sayılı TTK'nun, "Borçlanma Ehliyeti" kenar başlığını taşıyan 582. maddesine göre (6102 sayılı TTK'nun 670. maddesi), akit ile borçlanmaya ehil olan kimse, poliçe, çek ve bono ile borçlanmaya da ehildir. Aynı Kanunun 1. maddesi gereğince, bu Kanunun ayrılmaz bir cüzü olduğu açıklanan TMK'nun 9. maddesine göre, fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir; 10. maddeye göre, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır; 13. maddeye göre, yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir; 14. madde hükmüne göre, ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur; 15. madde hükmüne göre, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz; 16. maddeye göre ise, ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler. Akıl hastalığı yahut akıl zayıflığı gibi sebeplerden biri ile makul surette hareket etmek iktidarından mahrum bulunanlar, başka bir deyimle tam ehliyetsiz olanların yaptıkları hukuki işlemler kanuni mümessilleri tarafından onaylanmadıkça geçersizdir. 11/06/1941 gün ve 1941/4-21 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç bölümünde; " ... Mümeyyiz olmayan bir kimse ile hukuki muamelede bulunan diğer âkidin bunu bilmeyerek hüsnüniyetle hareket etmiş olması, zikri geçen 15. maddenin mutlak ve kat'i sarahati karşısında, öyle bir kimsenin tasarrufu üzerine hukuki hükmün terettüp etmesi için kafi değildir. Kanun o gibi temyiz kudretinden mahrum kimselerin esasen hüküm ifade etmeyen tasarrufları hususunda o tasarruftan dolayı hak iddia edenlerin hüsnüniyetlerini himaye etmemektedir ...Medeni Kanunumuzun metin ve ruhundan başka türlü bir netice çıkarılmasına imkan yoktur..." hükmü yer almakta olup, anılan hükümle, ayırt etme gücünden yoksun olan kişilerin tasarruflarının geçersiz olduğu açıkça vurgulanmıştır. Somut olayda, borçlunun vefatı ile mirasçısının, senedin düzenlendiği tarihten evvel dahi borçlunun ehliyetsiz olduğunu belirterek takibin iptalini talep ettiği görülmektedir.O halde mahkemece, keşideci murisin bononun tanzim tarihi itibariyle fiil ehliyetine engel bir akıl hastalığının olup olmadığı araştırılmalı, bu kapsamda tarafların delilleri toplanarak varsa sunulan sağlık kurulu raporu ya da tedavi evraklarının Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'na veya tam teşekküllü bir devlet hastanesine gönderilerek, muris ...’nin bononun tanzim tarihi itibariyle fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekirken, Dairemizce onandığı anlaşılmakla alacaklının karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir. SONUÇ : Alacaklının karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 12/04/2016 tarih, 2015/33655 Esas - 2016/10688 Karar sayılı onama kararının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 16/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.