Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19378 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 3644 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ: İstanbul 9. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 23/12/2010NUMARASI: 2010/1236-2010/1751Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı tarafından borçlu şirket aleyhine 11.08.2007 tarihli avukatlık sözleşmesine dayalı olarak genel haciz yolu ile ilamsız takip başlatılmış, borçlu şirket vekili süresi içerisinde yetkiye, borca ve ferilerine itirazlarını icra dairesine bildirmiş ve hakkındaki takip durmuştur. Alacaklı vekilinin itirazın kaldırılması istemi, İcra Mahkemesinin 17.12.2009 tarihli kararı ile kabul edilmişse de, bu karar, Dairemizin 08.06.2010 tarihli kararı ile "...somut olayda; borçlunun mücerret (kayıtsız şartsız) borç ikrarını içeren bir belge alacaklı tarafından sunulmuş değildir. Takip dayanağı yapılan (İstanbul Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili kılındığı) avukatlık sözleşmesi kayıtsız şartsız borç ikrarını içermemektedir. .Borçlu tarafından icra dairesine verilen itiraz dilekçesinde borç kabul edilmediğine göre, alacağın tahsil edilip edilmeyeceği yargılamayı gerektirir. Mahkemece bu nedenle itirazm kaldırılması isteminin reddine karar verilmesi yerine, yazilı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi isabetsizdir" gerekçesiyle bozulmuştur.Bozma ilamından sonra, takip dayanağı avukatlık sözleşmesinin düzenleme tarihi itibariyle borçlu şirketi temsile yetkili olan O..İ.den, İcra mahkemesine sunduğu 26.11.2010tarihli dilekçesinde, avukatlık ücret sözleşmesini .........ve Dış.Tic.Ltd.Şti.ni temsilen müdür sıfatıyla kendisinin imzaladığını, sözleşme şartlarına göre alacaklıya ödeme yapamadıklarını beyan etmiştir. Ancak adı geçen şahıs her ne kadar avukatlık sözleşmesinin düzenleme tarihi olan 11.08.2007 tarihi itibariyle borçlu şirketin yetkili temsilcisi ise de, 21.05.2009 tarihli ortaklar kurulu kararına göre şirketi temsil ve ilzam yetkisinin sona erdirildiği, bu kararın 29.05.2009 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği görülmektedir. Bu durumda, şirketin eski yetkilisinin şirketi temsil yetkisinin kalktığı tarihten sonraki 26.11.2010 tarihli beyanı borçlu şirketi bağlamaz. Şirketin eski temsilcisinin yukarıda bahsi geçen beyanları genel mahkemedeki yargılamada dikkate alınabilir.Bu beyan dar yetkili icra mahkemesinde değerlendirilemez. Diğer yandan, mahkemece 09.12.2010 tarihli celsede Dairemizin 08.06.2010 tarihli bozma ilamına da uyulmuştur. Bozma kararına uyulmuş olması 04.02.1959 tarih, 13/5 sayılı ve 09.05.1960 tarih 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları uyannca taraflardan biri lehine müktesep hak oluşturacağından ve bu hakkın tanınması kamu düzenine ilişkin bulunduğundan mahkemece borçlu yararına oluşan müktesep hak nazara alınmaksızın, şirket eski temsilcisinin beyanına göre takip dayanağı avukatlık sözleşmesinin İİK 68/1. maddesinde ifade edilen belgelerden olduğu kabul edilerek itirazın kesin olarak kaldırılmasına kazar verilmesi isabetsizdir.SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 18.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.