Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17673 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 2245 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ : Sincan İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 15/10/2010NUMARASI : 2010/139-2010/573Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı vekili tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine geçildiği, örnek 10 numaralı ödeme emri tebliği üzerine, borçlu vekilinin İİK. nun 168/4.maddesinde öngörülen yasal 5 günlük süre içerisinde icra mahkemesine başvurarak senet bedelinde tahrifat yapıldığına yönelik itirazda bulunduğu görülmüştür.Borçlu vekilince, Sincan Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/4647 soruşturma sayılı dosyası ile alacaklı hakkında sahtecilik suçundan soruşturmanın mevcut olduğunun yargılama sırasında bildirildiği, yine alacaklı hakkında Sincan Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/632 esas sayılı dosyası ile evrakta sahtecilik suçundan kamu davası açıldığı ve davanın derdest olduğu dosya kapsamından anlaşılmıştır.Takip dayanağı senet hakkında borçlunun, “imza itirazı” ile birlikte veya “sahtelik iddiası ile şikâyette” bulunmasından sonra, alacaklı hakkında suç duyurusunda bulunulması nedeniyle sahtecilik suçundan dolayı kamu davası açılmış olması durumunda, bu davanın icra takibine etkisinin ne olacağına ilişkin açık bir yasal düzenleme 2004 sayılı İcra ve iflas Kanunu’nda bulunmamaktadır.Bu nedenle, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 317.maddesinin 2.cümlesinden yararlanarak soruna bir çözüm getirmek gerektiği yargısal uygulamada kabul edilmiştir (Hukuk Genel Kurulu’nun 22.01.2003 gün ve 2003/12-3 E.2003/28 K.; 06.02.2008 gün ve 2008/12-77 E. 2008/90 K.sayılı kararları).Nitekim, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 317. maddesinin; “Sahtelik iddiası 308'inci madde ile mevaddı mütaakıbesi ahkamına tevfikan tetkik olunur. Sahteliği iddia kılınan senedin ehlihibre marifetiyle tetkik ve tatbikına ve vakayi ve hadisattan haberdar olanların istimaına karar verildiği takdirde bu kabil senedat, neticei hükme kadar bir güna muameleye esas ittihaz kılınmaz. Ancak bu senede müsteniden evvelce ittihaz edilen ihtiyati tedbirlere de halel gelmez ve ledelhace senet sahibi hukukunun muhafazası zımnında sair ihtiyati tedbirlere de tevessül edebilir.”şeklindeki hükmü ile de, hukuk yada ceza mahkemesinde dava açılmış ve o davada mahkemece sahteliği iddia edilen senet hakkında, inkar edilen imzanın borçluya ait olup olmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yapılmasına ve senedin yazıldığını görenlerin tanık olarak dinlenmesine karar verilmiş ise, senedin dava sonuçlanıncaya kadar hiçbir işleme dayanak yapılamayacağı düzenlenmiştir.Bu düzenleme karşısında senet bedeline itiraza ilişkin davanın görülmesi aşamasında ceza davası da açılmışsa; ceza davasının sonuçlanması, imzaya itiraz davası yönünden bekletici sorun olarak kabul edilmelidir.Zira, icra mahkemeleri şikâyet ve itirazları belli bir usule uyarak yargılayan ve objektif hukuk kurallarını şikayet ve itirazlaceza davası da açılmışsa; ceza davasının sonuçlanması, imzaya itiraz davası yönünden bekletici sorun olarak kabul edilmelidir.Zira, icra mahkemeleri şikâyet ve itirazları belli bir usule uyarak yargılayan ve objektif hukuk kurallarını şikayet ve itirazlra uygulamak suretiyle bunları takip hukuku bakımından kesin hükme bağlayan mahkemelerdir. Bu mahkemeler, takip hukukuna ilişkin uyuşmazlıkları çözme görevini yerine getirirken kural olarak tanık dinleyemeyeceklerinden dar (sınırlı) yetkili olup, sahtelik iddiasını inceleme yetkileri de genel mahkemeye göre daha kısıtlıdır.Genel mahkemeler, senetteki sahtelik iddiasını yukarıda içerikleri açıklanan HUMK.nun 309 ve 317.maddelerinin verdiği yetkiyle daha detaylı bir biçimde inceleme olanağına sahiptir (Hukuk Genel Kurulu’nun 13.10.2010 tarih ve 2010/12-493 esas, 2010/491 karar sayılı kararı).O halde, mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda ceza davası incelenip ön mesele olarak kabulünün ve beklenmesinin gerekip gerekmediği değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.Öte yandan TTK.nun 690. maddesinin göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanunun 588/1. maddesi gereğince, bono bedeli hem yazı ve hem de rakamla gösterilip de iki bedel arasında fark bulunursa yazı ile belirlenen bedele itibar olunur. Ancak bu kural rakam ile değer bildiren bölümde tahrifat yapılmaması halinde uygulanır. Somut olayda dayanak bononun rakamla değer belirten bölümünde tahrifat yapıldığı iddiası olup bu husus açıklığa kavuşturulmadığı için bononun yazı ile değer belirten bölümüne itibar edilmesi mümkün değildir. Ancak, bu durumda senedin tahrifattan önceki miktar için geçerli sayılması gerekir (H.G.K. 14.05.2003 T. 2003/12-347 E. 2003/345 K.). O halde, mahkemece takibin, borçlunun da kabulünde olan 7.500 TL üzerinden devamına karar verilmesi gerekirken, takibin tümden iptali yönünde hüküm tesisi de doğru değildir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 04/10/2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.