MAHKEMESİ : Turgutlu İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 28/10/2009NUMARASI : 2009/252-2009/309Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;İİK.nun 45.maddesi asıl borçlular ile ilgili olarak düzenlenmiş olup, alacağı rehinle temin edilen bir kimsenin, “rehni veren” hakkında doğrudan doğruya genel haciz yolu ile takibe geçmesini önlemekte ve rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile, alacaklının yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceğine ilişkin bulunmaktadır. Hemen belirtelim ki, İİK.nun 45.maddesi borçlu için getirilmiş bir kural olup, kefiller hakkında uygulanmaz. Borçlar Kanununun 487.maddesinde ise, "Kefil, borçlu ile beraber müteselsil kefil ve müşterek-müteselsil borçlu sıfatı ile veya bu gibi diğer bir sıfatla borcun ifasını deruhte etmiş ise; alacaklı, asıl borçluya müracaat ve rehinleri nakde tahvil ettirmeden evvel, kefil aleyhine takibat icra edebilir" hükmü yer almaktadır. Borçlar Kanununun açıklanan hükmüne ve takip dayanağı kredi sözleşmesi içeriğinde, kefaletin müteselsil olduğunun yazılmasına göre, müteselsil kefil N.H. hakkında yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda takip yapılması mümkün bulunduğından adı geçen borçlu hakkında takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir. (HGK.nun 14.10.1972 tarih, 215/841 sayılı kararı Prof Dr. B.K. İcra ve İflas Hukuku C:3-S:2395)O halde, kredi sözleşmesine dayanılarak genel haciz yoluyla müşterek borçlu ve müteselsil kefil hakkında takip yapılmasına engel bir hal bulunmadığından mahkemece N.H. yönünden şikayetin reddi yerine kabulü isabetsizdir. SONUÇ :Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 01/07/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.