Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1723 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 29712 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: Karşıyaka 1. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 07/03/2012NUMARASI: 2012/25-2012/98Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının bozulmasını mutazammın 11.09.2012 tarih, 2012/10918-26077 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı tarafından genel haciz yoluyla başlatılan takibe karşı şikayetçi borçlu, icra dosyasında satış ilanının usulsüz olarak tebliğ edildiğini, ödeme emri tebligatının usulsüzlüğü ile ilgili olarak verilen kararın temyiz edildiğini, temyizin satıştan başka bir işlemi durdurmayacağını ileri sürerek yapılan ihalenin feshini talep etmiş; mahkemece yapılan yargılama sonunda, ileri sürülen fesih nedenleri yerinde olmadığından bahisle şikayetin reddine karar verildiği görülmüştür. 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” hükmü yer almaktadır. Madde metni, iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Tüzüğünün 28. maddesinin birinci fıkrasında; “Muhatap veya adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir” hükmü öngörülmüştür.Tebliğ işleminin yapıldığı tarih itibariyle yürürlükte olup olayda uygulanması gereken Tebligat Tüzüğünün 28. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını "tahkik etme" görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, bunu tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı hakim tarafından denetlenebilir. Muhatabın, tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak, maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün tespiti halinde iseTüzüğün 28. maddesinin 2., 3., 4. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır.Bu itibarla; Tüzüğün 28. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri halinde, bu husus da belirtilerek, muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır.Tebligat Kanununun 21. maddesine göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin, yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır (HGK. nun 25.01.2006 tarih ve 2005/2-772/17 sayılı kararı).Somut olayda; "Muhatap evde olmadığından evrak muhtara tebliğ edildi. 2 nolu haber kağıdı kapıya yapıştırıldı. Komşu H.E.'e haber verildi" şerhiyle tebligat işleminin tamamlandığı görülmektedir. Görüldüğü üzere tebliğ memuru, muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebini ve tevziat saatlerinden sonra geleceğini tespit etmediği gibi, beyanı alınan kişinin kim olduğu ve imzası, imzadan çekinmiş ise bu husus tebligat parçasında belirtilmemiştir. Bu hali ile tebliğ işlemi, 7201 Sayılı Kanunun 21.maddesi ile Tebligat Tüzüğü'nün 28. maddesi hükümlerine aykırı olup usulsüzdür. Kural olarak İİK.nun 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya tebliğ edilmelidir. Bu işlemin yapılmamış veya usulsüz yapılmış olması başlı başına ihalenin feshini gerektirir. Ancak somut olayda, satış ilanı borçluya 02.12.2011 tarihinde usulsüz olarak tebliğ edildikten sonra borçlunun Karşıyaka 1. İcra Hukuk Mahkemesine ihale tarihinden (16.01.2012'den) önce ödeme emri tebligatı usulsüzlüğü ile ilgili olarak 28.12.2011 tarihinde yaptığı şikayete ilişkin dilekçesinde 26.12.2011 tarihinde icra dairesine giderek dosyayı incelediğini beyan ettiği görülmekle borçlunun satış ilanından en geç 26.12.2011 tarihinde haberdar olduğu anlaşılmaktadır.Bu durumda 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince tebligatın usulsüz olması halinde muhatabı tebliğden haberdar olmuş ise muteber sayılacağı gibi, satış ilanı tebliğ işlemi usulsüz olsa bile borçlu öğrendiği tarihten itibaren yasal sürede satış ilanı tebligatının usulsüzlüğüne yönelik şikayette bulunmadığından artık tebligatın usulsüz olduğu ileri sürülerek ihalenin feshi istenemez. Bu durumda mahkemece verilen karar doğru olup Dairemizce onanması gerekirken bozulduğu anlaşılmakla alacaklının karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.SONUÇ : Alacaklının karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 11.09.2012 tarih ve 2012/10918 Esas 26077 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), 21,15 TL onama harcı alındığından mahsubuna bakiye, 3,15 TL harcın temyiz edenden alınmasına, 22/01/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.