Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17195 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 11666 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ: Diyarbakır(Kapatılan) 2. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 01/10/2012NUMARASI: 2012/313-2012/334Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 28.02.2013 tarih, 29915/6369 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :5393 Sayılı Belediye Kanunu'nun 15/son maddesinde; "Belediyenin kamu hizmetinde fiilen kullanılan malları ile, belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim, harç gelirleri haczedilemez" düzenlemesine yer verilmiştir. Ayrıca, 5779 Sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun'un 7. maddesinde; bu Kanunda, belediyelere, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından ayrılacak paylar ile diğer kanunlarda verilmesi öngörülen payların vergi hükmünde olduğu düzenlenmiştir. İcra ve İflas Kanunu ve takip hukuku ilkelerine göre, asıl olan alacaklının alacağına kavuşmasını sağlamak olduğundan, kural olarak borçluların tüm mallarının haczi mümkündür. Bir malın haczedilememesi için yasal d??zenlemenin bulunması zorunludur. Haczedilmezlik istisnai bir durum olduğundan, bu yöndeki düzenlemelerin de dar yorumlanması gerekir. Ayrıca, bir üst norm olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90/4. maddesi ile de; usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklerin düzenlendiği milletlerarası antlaşmaların kanun hükmünde olduğu ve uyuşmazlıklarda gözetilmesi gerektiği kuralına yer verilmiştir. Buna göre, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Nolu Protokol'ün 1. maddesinde; " ... Her gerçek ve tüzel kişi, maliki olduğu şeyleri barışçıl bir biçimde kullanma hakkına sahiptir. Kamu yararı gerektirmedikçe ve Uluslararası Hukukun genel ilkeleri ile hukukun aradığı koşullara uyulmadıkça, bir kimse mülkiyetinden yoksun bırakılamaz ... " hükmü yer almaktadır. Ek protokol'ün mülkiyet hakkı ile ilgili 1. maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce onaylanmış ve onaylayan yasada; " ... Her hakiki veya hükmü şahıs malların masuniyetine (dokunulmazlığına) riayet edilmesi hakkına maliktir. Herhangi bir kimse ancak amme menfaati icabı olarak ve kanunun derpiş eylediği şartlar ve devletler hukukunun umumi prensipleri dahilinde mülkiyetinden mahrum edilebilir ... " ilkelerine yer verilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 16 Ocak 2007 tarih ve 31277/03 sayılı, Kuzu-Türkiye davası hakkındaki kararında, davacının lehine alınan yargı kararının altı yıldır uygulanmaması, bir diğer anlatımla ilama konu borcun borçlu belediyece ödenmemesi nedeniyle, AİHM'nin AİHS'nin 6 § 1. ve Ek 1 no'lu Protokol'ün 1. maddelerinin ihlal edildiğisonucuna vararak tazminata hükmetmiş, yine 17 Ocak 2006 tarih ve 13062/03 sayılı, Kranta - Türkiye davası ve 18 EKİM 2005 tarih ve 74405/01 sayılı Tütüncü Ve Diğerleri - Türkiye davası hakkındaki kararında da aynı sonuca varmıştır. Bütün bu açıklamalar ışığında, 5393 Sayılı Belediye Kanunu'nun 15/son maddesinin dar yorumlanması gerektiği sonucuna varılmalıdır. Maddede açıkça haczedilmezlik için vergi, resim, harç geliri olma ya da "fiilen kamu hizmetinde kullanılma" koşullarının kabul edilmesi karşısında, belediyeye ait bir paranın haczedilmezliği ancak fiili durumunun tespiti ile belirlenmelidir. Bu konuda ispat yükü ise borçluya düşmektedir. Bir diğer anlatımla, haczedilen paraların vergi, resim, harç geliri olduğunu ya da fiilen kamu hizmetinde kullanıldığını borçlu belediye ispatlamalıdır. Aksi halde şikayetin reddi gerekecektir. Haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paraları karıştırmak suretiyle havuz hesabı oluşturan borçlu belediyenin, iddiasını ispat imkanını kendisinin kaldırdığının kabulü zorunludur. Borçlu belediyenin haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paralarını ayrı hesaplarda tutması yerine, havuz hesabı oluşturmasının da iyi niyetle bağdaşmayacağı tartışmasızdır. Böyle bir davranış AİHM'nin AİHS'nin 6 § 1. ve Ek 1 no'lu Protokol'ün 1. maddelerinin ihlali sonucunu doğuracağı gibi, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde de bulunmakla, hukukça korunamayacağı muhakkaktır. Borçlu belediyece haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paraların aynı hesapta toplanması ve birbirine karıştırılması, haczedilmezlik hakkından feragat olarak kabul edilmelidir. Somut olayda borçlu belediyenin, Türk Ekonomi Bankası ile Türkiye Halk Bankası’nda bulunan hesaplarına haciz konulduğu görülmektedir.Bu durumda, mahkemece, haczedilen hesapla ilgili kayıtlar ve hesap ekstresi bankadan getirtilmeli ve Belediyeden hesaptaki paralar hakkında ayrıntılı bilgi alındıktan sonra bu hesaba yatan paraların kimin tarafından ve ne amaçla yatırıldığı bilirkişi aracılığıyla incelenmeli ve haczedilen paraların niteliği belirlenmelidir. Hesaptaki paraların, vergi, resim, harç veya bu hükümde olmaları halinde haczedilemeyeceği düşünülmelidir. Hesapların yukarıda açıklandığı üzere havuz hesabı olduğunun belirlenmesi halinde ise haczedilmezlik şikayetinin reddine karar verilmelidir. O halde mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda inceleme ve değerlendirme yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, kararın bu nedenle bozulması gerekirken Dairemizce onandığı anlaşılmakla borçlu vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.SONUÇ: Borçlunun karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 28.02.2013 tarih ve 2012/29915-6369 E.K.sayılı onama kararının kaldırılmasına, Diyarbakır 2. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 01.10.2012 tarih ve 2012/313 E, 2012/334 K. sayılı kararının yukarıda açıklanan nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 06/05/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.