Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16527 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 29295 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ: Ankara 3. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 22/09/2011NUMARASI: 2010/1385-2011/808Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı tarafından Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin 22.06.2006 tarih ve 2004/1162 Esas, 2006/406 Karar sayılı ilamına dayalı olarak ilamlı icra takibine başlandığı, örnek 4-5 icra emri tebliği üzerine borçlu vekilinin talep edilen faizin fahiş olduğunu ileri sürerek icra mahkemesine başvurduğu anlaşılmıştır. Takip dayanağı ilamın incelenmesinde hüküm altına alınan alacağın 28.07.1995 tarihinden itibaren reeskont faizi ile tahsiline karar verildiği görülmüştür. İlamların infaz edilecek kısmı, hüküm bölümü olup, hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur. Gerek icra dairesi ve gerekse sınırlı yetkili icra mahkemesi ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile belirleme yetkisine sahip değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 08.1 0.1997 tarih ve 1997/12-517 E. -1997/776 K.; 22.03.2006 gün ve 2006/12-92 E.-2006/85 K.; 25.06.2008 gün ve 2008/12-451 E.¬2008/453 K. sayılı ilamları). İlamlı takibe konu ilamın hüküm fıkrasında faize ilişkin bölüm var ise, bunun ilama uygun biçimde hesaplanması gerekir. Hükme konu faiz, davadaki talep ve kararın mahiyetine göre yasal faiz olabileceği gibi, işin ticari olup olmamasına göre yasal ticari temerrüt faizi ya da yasal ticari olmayan temerrüt faizi olabilir. Buna göre takip dayanağı ilamı veren mahkeme hüküm fıkrasında yer vereceği faizi ve oranını 3095 Sayılı Kanun hükümlerine göre belirleyecek; bu ilamın icrasında da bu belirleme esas alınacaktır. Yeri gelmişken, "yasal (kanuni) faiz" ve "temerrüt faizi" kavramlarının ayrı ayrı ele alınıp, konuya ilişkin yasal düzenlemelerin değişiklik seyriyle birlikte irdelenmesinde yarar vardır: Bilindiği üzere, Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu'na göre faiz ödenmesi gerekip de miktarı sözleşme ile tespit edilmemiş olan hallerde gerek "yasal faiz" ve gerekse "yasal temerrüt faizi" yönünden uygulanması gereken hükümler, 3095 Sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun ile getirilmiştir. Kanunun 1.maddesinde "yasal faiz", 2.maddesinde ise "yasal temerrüt faizi" düzenlenmiş; 2.maddede de ikili ayrıma gidilerek "ticari olmayan yasal temerrüt faizi" birinci fıkrada, "ticari olan yasal temerrüt faizi" ise üçüncü fıkrada olmak üzere ayrı ayrı hüküm altına alınmış; ticari olmayan temerrüt faizi yönünden açıkça 1.maddede yasal faiz için belirlenen orana atıf yapılmıştır3095 Sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunda 5335 sayılı Kanunla yapılan değişiklik, Kanunun 1.maddesinde düzenlenen yasal faize ilişkin olmakla birlikte, yasanın 2.maddesinin birinci fıkrasındaki atıf nedeniyle ticari olmayan işlerde uygulanacak yasal temerrüt faizi oranlarını da etkilemektedir. 5335 sayılı Kanunla 2.maddenin ikinci fıkrasında değişiklik yapılmamış; ticari işlerde uygulanması gereken ve kısa vadeli avanslar için uygulanan faiz oranı üzerinden belirlenen yasal temerrüt faizi 4489 sayılı Kanunla değişik şekliyle aynen korunmuştur. 5335 sayılı Kanun ile 3095 sayılı Kanunun 1.maddesinde yapılan düzenleme ile yeni hesap tarzının getirilerek T.C. Merkez Bankası'nın belirlediği reeskont oranları üzerinden faiz hesap yönteminin bırakılması, sadece 3095 sayılı Kanun yönünden söz konusu olup; bu kanun dışındaki uygulamalar yönünden bankanın reeskont oranlarını belirleme yetkisi devam etmektedir. Gerek eldeki davadaki gibi hükme konu olması, gerekse taraf1arca sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olması hallerinde, T.C. Merkez Bankası'nca belirlenmekte ve ilan edilmekte olan reeskont oranı üzerinden faiz hesaplanabilecektir. Hükmün faize ilişkin bölümünün açıkça "Reeskont faizi" olarak adlandırılarak kurulmuş olmasına rağmen, yorumla bunun hükümde ifade edilmeyen yasal faizi ya da avans faizini ifade ettiğini kabule olanak bulunmamaktadır. Somut olayda takip dayanağı ilamda yer alan asıl alacaklar yönünden "reeskont faizi"ne hükmedilmekle, bu faizin ticari işler için söz konusu olan yasal temerrüt faizi olarak hükme bağlandığı ve uygulanacak oranın da, T.C. Merkez Bankası'nın reeskont işlemlerinde uyguladığı oran olduğunun kabulü gerekir (Hukuk Genel Kurulu'nun 03.03.2010 tarih, 2010/12-124 Esas ve 2010/110 Karar sayılı kararı). O halde mahkemece, takibe konu alacak için reeskont faiz oranları esas alınmak suretiyle hesaplama yapıldıktan sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, avans faiz oranlarına göre hesaplama yapan bilirkişi raporuna dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 14/05/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.