Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16510 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 7315 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ: Diyarbakır 1. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 15/01/2013NUMARASI: 2012/316-2013/34Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı tarafından unsurları tam olmayan bonoya dayalı olarak genel haciz yoluyla başlatılan takibe karşı borçluların Bursa İcra Müdürlüğünün yetkili olduğunu belirterek yetki ve borca itirazda bulundukları, alacaklının itirazın kaldırılması talebi üzerine mahkemece dayanak belgenin İİK.'nun 68. maddesinde yazılı belgelerden olduğu belirtilerek itirazın kaldırılmasına karar verildiği görülmektedir. İİK.nun 50.maddesi göndermesiyle, borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra dairesinde (HMK. 6.md.), icra takibi yapılabilir.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile yürürlükten kaldırılan 1086 Sayılı HUMK.nun 22. maddesinde, tarafların yetki sözleşmesi yapmak suretiyle yetkili olmayan bir mahkemenin yetkisini kabul edebilecekleri, buna göre, tüzel kişilerin yanında gerçek kişilerin de yetki sözleşmesi yapabilecekleri düzenlenmiş bulunmaktaydı. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17.maddesinde ise; "Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır" düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilen yeniliklerden bir tanesi de yetki sözleşmelerine ilişkin olup, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir.Yetki sözleşmesine ilişkin olarak yapılan bu düzenlemede, tacirler veya kamu tüzel kişileri ile diğer kişiler, yetki sözleşmesi yapmak açısından birbirinden ayırdedilmiştir. Tacirler veya kamu tüzel kişileri, kendi aralarındaki hukuki ilişkilerde hukuken eşit konumda sayılabilirler. Buna karşılık, tacirler veya kamu tüzel kişileri, gerçek kişiye göre, daha güçlü konumda bulunmaktadır. Daha zayıf konumda olan kişilerin daha güçlü olan tacir veya kamu tüzel kişilerine karşı korunma ihtiyacının ortaya çıkması nedeniyle kanun koyucu böyle bir düzenlemeye gitmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, yeni düzenlemeye bakıldığında, tacirler veya kamu tüzel kişileri dışındaki diğer kişilerin, kendi aralarında yetki sözleşmesi yapmaları da kabul edilmemiştir.Sözkonusu düzenleme ile ilgili olarak belirtilmesi gereken bir başka husus da, yetki sözleşmesi yapılmasında, tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olmasıaranmıştır. Diğer bir anlatımla, maddedeki tacirden anlaşılması gereken, işin ticari nitelikte olması değil, tarafların kanunlarda tacir olarak tanımlanan kişiler olmasıdır. Sözleşmenin konusunun ticari iş olması gerçek kişilere yetki sözleşmesi yapma imkanı vermemektedir.Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında;Alacaklının tanzim yeri bulunmayana bonoya dayalı olarak 09.03.2012 tarihinde genel haciz yoluyla takip başlattığı borçlularca yetki itirazında bulunulduğu ,alacaklının itirazın kaldırılması isteminin mahkemece kabul edildiği görülmektedir. Bu durumda, HMK.nun 448.maddesi gereğince, bu kanun hükümlerinin tamamlanmış işleri etkilememek kaydıyla, (olayımızda tamamlanmış bir iş bulunmadığından) derhal uygulanacağı ilkesi de dikkate alınarak, takip tarihi itibariyle yürürlükte olan HMK.nun 17.maddesi muvacehesinde itirazın değerlendirilmesi gerekmektedir. Takip dayanağı belgede tarafların tacir olduklarına dair bir ibare bulunmadığı gibi, alacaklı tarafından tarafların tacir olduğuna ilişkin bir belge sunulmadığı,görülmektedir.O halde, mahkemece, takip tarihi itibariyle uygulanması gereken HMK.nun 17.maddesi gereğince, takip dayanağı belgedeki yetki şartının geçerli olmadığı, ayrıca borçluların yerleşim yerinin de Diyarbakır olmadığı ,yetkili icra müdürlüğünün Bursa icra müdürlüğü olduğu hususları göz önüne alınarak yetki itirazının kaldırılması talebin reddine karar verilmesi gerekirken 6100 Sayılı HMK'nun 117.ve 164.maddesine aykırı olarak yetki itirazının kaldırılması talebi konusunda olumlu olumsuz karar verilmeksizin işin esasının incelenmesi isabetsizdir. SONUÇ : Borçluların temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.