Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1628 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 13463 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ : İzmir 6. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 05/04/2011NUMARASI : 2010/976-2011/321Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu ve alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :1) Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre alacaklının temyiz itirazlarının REDDİNE;2) Borçlunun temyiz itirazlarına gelince :Alacaklı tarafından toplam on adet çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takibe karşı, borçlu vekilince icra mahkemesine yapılan başvuruda, takip dayanağı çekteki kefil hanesindeki imzaların borçluya ait olmadığı itirazında bulunulmuş, mahkemece bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz, İİKnun 170.maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddenin üçüncü fıkrasında, icra mahkemesince imza incelemesinin aynı kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiğine işaret edilmiştir. İİKnun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında ise, "imza tatbikinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309.maddesinin 2, 3 ve 4.fıkraları ve 310, 311 ve 312.maddeleri hükümleri uygulanır." hükmü yer almaktadır. Anılan hükümde atıf yapılan HUMK'nun 308 ve devamı maddelerinde imza inkarı halinde mahkemece yapılacak usuli işlemler düzenlenmiş, 309.maddesinin 2,3 ve 4.fıkralarında aynen, "Ehlihibre vasıtasıyla tahkikata karar verildiği takdirde, medarı tatbik olacak yazı ve ehlihibrenin tahkikatı icra edeceği gün hakim tarafından tayin olunur. Mahkeme, bu bapta, ancak iki tarafın ittifak ettikleri her nevi evrak ile senedatı resmiyeden olan ve bir kimse tarafından hasbelmemuriye veya mahkeme huzurunda tahrir veya imza edilen evrakı, tatbike esas addedebilir. Tatbike esas ittihaz olunabilecek evrak olmadığı veyahut olup da derecei kifayede bulunmadığı takdirde ehlihibre tarafından terkip olunacak ibarelerle münkir olan kimseye yazı yazdırılarak tatbikat icra olunur." düzenlemesi yer almıştır. HGKnun 07/10/2009 tarih ve 2009/12-382-415 sayılı kararında da belirtildiği üzere; her hangi bir belgedeki imza veya yazının atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeyekonu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının, tersim, seyir, baskı derecesi, eğim,doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması, sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının,dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay'ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleri ile de desteklenmesi şarttır. Ayrıca, yerleşik Yargıtay uygulamasına ve Dairemizin istikrar bulan kararlarına göre fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılması mümkün değildir. Bu nedenle imza incelemesine esas alınan borçlunun uygulamaya elverişli imzalarının bulunduğu belge asıllarının getirtilerek incelemenin bunlar üzerinden yapılması gerekir. Somut olaya ve bilirkişi raporuna bakıldığında, takibe konan on adet çekten altı tanesinin kefil hanesinde imzaların olduğu, borçlu tarafından da altı adet çekin kefil hanesindeki imzalara itiraz edildiği, bilirkişi raporunda ise altı adet çekteki imzaların herbirinin ayrı ayrı incelenmesi gerekirken, sadece üç adet imzanın incelendiği izlenimini veren beyan ve görüntülere yer verildiği, mukayese belgeler olarak dosya içinde bulunan bir kısım fotokopi belgelerin de değerlendirildiği, bu haliyle bilirkişi raporunun yukarıda açıklanan kıstaslara uygun olmadığı ve dolayısıyla yetersiz olduğu anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece, yukarıda açıklanan kıstaslara uygun olarak dosyada fotokopisi bulunan belgelerin mümkün olduğu takdirde asıllarının temini ile yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 24.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.