Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15808 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 29662 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ: Seydişehir İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 14/09/2011NUMARASI: 2011/46-2011/39Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:4822 Sayılı Kanunun 15.maddesi ile değişik 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 10.maddesine göre; "Tüketici kredisi, tüketicilerin bir mal veya hizmet edinmek amacı ile kredi verenden nakit olarak aldıkları kredidir". Aynı maddenin ikinci fıkrasının son cümlesinde; "Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez" hükmü düzenlenmiştir. Bu hükümde belirtilen kefilden kasıt adi kefil olup BK.nun 486/1.fıkrasına göre adi kefilin borç ile sorumlu olması ancak kefalet sözleşmesinden sonra borçlunun iflas etmesi veya hakkındaki icra takibinin alacaklının hatası olmaksızın semeresiz kalması yahut borçlu aleyhinde Türkiye'de icra takibinin imkansız hale gelmesine bağlıdır. 4077 Sayılı Kanunun 10.maddesinin ikinci fıkrasında yazılı olan "kredi veren asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemez" hükmü önce asıl borçlu aleyhinde icra takibi yapılması bu takibin BK.nun 486/1.fıkrasl kapsamında semeresiz kalmasından sonra sözleşme kefili aleyhinde icra takibi yapılabilmesi olarak yorumlanmalıdır. Bu hüküm 4077 Sayılı Kanunu değiştiren 4822 Sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 14.3.2003 tarihinden sonra yapılan tüketici kredisi sözleşmeleri için geçerlidir. 4077 Sayılı Kanunun 10.maddesi kapsamında olan tüketici kredisi sözleşmelerinin kefilieri yönünden İİK.nun 68/b maddesinin uygulanma kabiliyeti yoktur. 4077 Sayılı Kanunun konuluş amacı dikkate alındığında kefil bu husustaki şikayeti süreye tabi değildir. Somut olayda, alacaklı banka ile borçlu A.K.arasındaki 22.02.2006 tarihinde bireysel kredi sözleşmesini, şikayetçi borçlu S.C.müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalamıştır. Alacaklının her iki borçlu aleyhinde takip başlatıp örnek 7 ödeme emri gönderdiği, şikayetçi borçluya 17.05.2011 tarihinde tebliğ edildiği, şikayetçinin 20.05.2011 tarihinde alacağın önce asıl borçludan tahsil edimesi hususundaki itirazı ile icra mahkemesine başvurduğu görülmektedir. Yukarıda belirttiğimiz ilkeler uyarınca alacaklının tüketici kredisinin asıl borçlusu hakkında takip yapıp bu takip semeresiz kalmadan kredi sözleşmesi kefili hakkında icra takibi yapılması mümkün değildir. 4077 Sayılı Kanunun 10.maddesinin kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece şikayetin kabulü yerine yanılgılı değerlendirme ile yazılı gerekçe ile reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir . SONUÇ :Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.'nun 366. ve HUMK.'nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 08/05/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.