MAHKEMESİ: Bakırköy 2. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 15/07/2011NUMARASI: 2011/663-2011/857Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:HUMK.nun 76.maddesi (HMK.33) VE 4.6.1958 tarih ve 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince "olayları izah davacıya, hukuki tavsif mahkemeye aittir." Borçlu her ne kadar tebligat usulsüzlüğünü ileri sürmemişse de; dilekçesinde amileyat olduğunu daha sonrada nekahat devresini tatilde ve kızının yanında geçerdiğini, yerleşim yerindeki adresinde bulunmadığını, tebligattan ancak konutuna döndükten sonra hebardar olduğunun belirterek, tebligatı 15.06.2011 tarihinde muhtardan aldığını beyan etmiştir. Şikayet, açıklanan bu haliyle tebligatın usulsüzlüğüne yöneliktir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır. Madde metni, iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Tüzüğünün 28. maddesinin birinci fıkrasında; “Muhatap veya adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir.” hükmü öngörülmüştür.Burada Tüzüğün 28. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde, yapılan işlemin, usulüne uygun olup olmadığı, hakim tarafından denetlenebilir.Muhatabın, tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak, maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün tespiti halinde ise Tüzüğün 28. maddesinin 2., 3., 4. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır. Bu itibarla; Tüzüğün 28. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri halinde, bu husus da belirtilerek, muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır.Tebligat Kanununun 21. maddesine göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin, yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır(HGK.nun 25.01.2006 tarih ve 2005/2-772-17 sayılı kararı).Somut olayda, isimden ve imzadan imtina eden komşu beyanına göre tebliğ işleminin adresin kapalı olması sebebiyle mahalle muhtarı imzasına teslim edilip 2 nolu formülün kapısına yapıştırıldığı ve imzadan ve ismini vermekten imtina eden komşusuna haber verildiği, komşusunun muhatabın geçici olarak şehir dışında olduğunu belirttiği ifade edilmiştir. Açıklandığı üzere, tebliğ memuru geçici şehir dışına çıkan muhatabın tevziat saatlerinden sonra adrese gelip gelmeyeceği tespit etmeden beyanda bulunan komşusunun ismini de olmadan tebliğ işlemini bitirmiştir. Bu hali ile yapılan tebliğ işlemi 7201 Sayılı Kanunu'nun 21.maddesi ile Tebligat Tüzüğü'nün 28.maddesi hükümlerine aykırı olduğundan usulsüzdür. O halde mahkemece, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 32.maddesi hükmü uyarınca usulsüz tebligat şikayetinin kabulü ile borçlu tarafından bildirilen öğrenme tarihinin tebliğ tarihi olarak tespitine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile talebin reddine dair karar verilmesi isabetsizdir. SONUÇ :Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.'nun 366. ve HUMK.'nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 07/05/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.