MAHKEMESİ: İstanbul 11. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 14/07/2011NUMARASI: 2010/2371-2011/1070Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı tarafından, üst sınır(1imit) ipoteği nedeniyle acentelik sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla İİK. nun l50/ı maddesine dayalı olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibine başlandığı, borçluya örnek 6 nolu icra emri tebliğ edildiği anlaşılmıştır. İİK.nun 149. maddesi ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız para borcu ikrarını ihtiva etmesi ve alacağın muaccel olması halinde icra emri gönderileceğini öngörmektedir. Takip dayanağı ipoteğin niteliği nazara alındığında, anılan maddenin olayda uygulanamayacağı tartışmasızıdır . Öte yandan, İİK. nun l50/ı maddesinde borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli krediler şeklinde işleyen nakdi veya gayrinakdi bir krediyi kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek akit tablosu kayıtsız ve şartsız bir para borcunu ihtiva etmese dahi, krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafa ait cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin noter marifeti ile krediyi kullanan tarafa gönderildiğine dair noterden tasdikli bir sureti icra müdürlüğüne ibraz ederse icra müdürünün bu Kanunun 1 49.maddesi gereğince işlem yapacağı belirtilmiştir. İİK. nun l50/ı ve buna bağlı olarak uygulanacak olan 68/b maddesi alacaklı banka lehine düzenlemeleri içermekte olup, kurumsal ve ciddi bir yapıya ve Devletin sıkı denetimine tabi olan bankalar ve kredi veren kuruluşlar yönünden yapılan bu düzenlemelerin, herhangi bir gerçek ya da tüzel kişi alacaklı için de uygulanacağının kabulü ağır sonuçlara yol açabilecektir. Bu nedenle anılan maddedeki düzenlemenin banka ve kredi veren kuruluşlar yönünden olup, diğer gerçek ya da tüzel kişilerin anılan maddeye dayalı olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibi yapmalarının mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu durumda alacaklının acentelik ilişkisinden doğan teminat ipoteğinden dolayı genel mahkemelerde dava açıp alacağını miktar olarak belirlemeden ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapması usulsüzdür. Alacağın tahsil edilip edilmeyeceği yargılamayı gerektirdiğinden mahkemece, şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verilmesi gerekirken isternin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçluların temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 04.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.