Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15203 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 3441 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: Şişli 1. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 18/12/2009NUMARASI: 2009/984-2009/1488Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :TTK.nun 688/7. maddesi gereğince, takip konusu belgenin kambiyo vasfını taşıması için (… senedi tanzim edenin imzasını) ihtiva etmesi zorunludur. Anılan maddede sorumluluk için sadece imzadan söz edilmiş, birden fazla imzanın bulunması koşul olarak kabul edilmemiştir. TTK.nun 690. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken 589. maddesi gereğince, şirketin münferit temsilcisinin şirket kaşesi dışında senet üzerine atmış olduğu imzanın kendisini sorumluluktan kurtaracağı düşünülemez. Yine, TTK. nun 690. maddesi göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanunun 613. ve 614/1. maddeleri gereğince, keşideci imzası dışında bononun ön yüzüne konulan her imza aval şerhi sayılır. Aval için sadece imza yeterli olup, ayrıca ad ve soyadın yazılması gerekmez.Takip konusu bononun tanzim eden bölümde borçlu Kuzey Otomotiv Uluslar Arası Ticaret ve San.Ltd.Şti. ismi yazılı olup iki imza mevcuttur. Bu imzaların ise borçlu Derya Kartoz’a ait olduğu ihtilafsızdır. Bu durumda imzalardan birisinin şahsen, diğerinin ise şirket adına atıldığının kabulü gerekeceğinden bonoyu imzalayan Derya Kartoz aval veren durumunda bulunmaktadır. Aval ile kefaleti birbirinden ayırmak gereklidir. Kefalet, fer'i nitelikte olmasına karşın, aval bağımsız ve asli bir nitelik taşır. Aval veren lehine aval verilenin ileri sürebileceği ve senedin şekline ilişkin olanlardan başka geçersizlik sebeplerini def'i veya itiraz olarak alacaklıya karşı ileri süremez. Oysa kefil, asıl borçluya ait kişisel def'ilerden yararlanabilir. Kefaletin, mutlaka asıl borç senedi üzerinde gösterilmesine lüzum olmadığı halde aval şerhi mutlaka poliçe, bono veya alonj üzerine yazılması gerekir. Bono üzerine "kefil" ibresi konsa dahi bu, aval olarak nitelendirilir ve aval veren bononun diğer borçlusu ile birlikte müteselsilen sorumlu olur (TTK.614). TTK.nun 636. maddesi hükmi gereğince kambiyo senetlerinde müteselsil borçluluk esası olduğundan bu tür senetlerde imzası olan herkes hamile karşı müteselsilen sorumludur.Yine Borçlar Kanunu’nun 487.maddesi gereğince müteselsil kefil ve müşterek borçlu sıfatı ile borcun ifasını yükümlenen borçlulara karşı alacaklı asıl borçluya müracaat etmeden ve rehinleri nakte tahvil ettirmeden icra takibi yapabilir. Bu durumda takip yapan alacaklı Ralli Otomotiv San. Ve Tic. Ltd.Şti. bononun lehdarı olup, bonoyu tanzim eden Kuzey Otomotiv Uluslar Arası Ticaret ve San.Ltd.Şti. ve aval veren Derya Kartoz yönünden takip hakkı vardır.O halde mahkemece şikayetin reddi ile borçlular vekilinin borca itirazının İİK. nun 169/a maddesi uyarınca esasının incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. Kabule göre de; ciro silsilesinin bozuk olduğu düşünülse bile bononun lehdarı olan alacaklının bonoyu tanzim eden Kuzey Otomotiv Uluslar Arası Ticaret ve San.Ltd.Şti. ni takip hakkı bulunduğundan adı geçen borçlu yönünden adı geçen borçlu yönünden iptal kararı verilmesi bu nedenle de doğru değildir.Öte yandan, borçlular vekilinin icra mahkemesine başvurusunda borca karşılık 44.500,00 TL. ödeme yaptıklarını ileri sürerek borca itiraz ettiği görülmüştür. İİK.nun 170/a-son maddesinde (her ne suretle olursa olsun, .....borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise) alacaklının kambiyo hukuku uyarınca takip hakkına sahip bulunmadığı nedeni ile takibin iptal edilemeyeceği hükmüne yer verilmiştir. Borçlular vekili icra mahkemesine başvurusunda borcu kabul ederek ödediğini ileri sürdüğünden mahkemece İİK. 170/a maddesine dayalı olarak takibin iptaline karar verilmesi yasaya uygun bulunmamıştır.SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 15/06/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.