MAHKEMESİ : Kırklareli İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 28/07/2011NUMARASI : 2011/135-2011/159Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan takibe karşı borçlu vekilinin, müvekkilinin yaklaşık 10 yıldır ruhi ve sinirsel tedavi görmekte olduğunu, muhtelif hastanelerden alınmış raporlarının bulunduğunu ve dolayısıyla kambiyo senedinin bedelsiz olduğunu belirterek takibin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece dar yetkili icra mahkemesince bu hususun araştırılamayacağı, davacının iddialarının genel mahkemede çözülmesi gereken yargılama ve özel hukuku ilgilendiren nitelikte olduğu ve kambiyo senedinin ödendiği, geçersiz olduğu, imhal edildiği hususlarının İİK.nun 169 vd. maddeleri gereğince ispatlanamadığı gerekçesi ile itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. 6762 Sayılı TTK.nun, "Borçlanma Ehliyeti" kenar başlığını taşıyan 582. maddesine göre, akit ile borçlanmaya ehil olan kimse, poliçe, çek ve bono ile borçlanmaya da ehildir. Aynı kanunun 1. maddesi gereğince; bu kanunun ayrılmaz bir cüzü olduğu açıklanan TMK.'nun 9. maddesine göre, fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir, 10. maddesine göre; ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır, 13. maddesine göre; yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir, 14. madde hükmüne göre; ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur, 15. madde hükmüne göre; kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz, 16. maddesine göre ise; ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler. Akıl hastalığı yahut akıl zayıflığı gibi sebeplerden biri ile makul surette hareket etmek iktidarından mahrum bulunanlar, başka bir deyimle tam ehliyetsiz olanların yaptıkları hukuki işlemler kanuni mümessilleri tarafından onaylanmadıkça geçersizdir. 11.6.1941 gün ve 1941/4-21 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç bölümünde;" ... Mümeyyiz olmayan bir kimse ile hukuki muamelede bulunan diğer akidin bunu bilmeyerek hüsnüniyetle hareket etmiş olması, zikri geçen 15. maddenin mutlak ve kat'i sarahatı karşısında öyle bir kimsenin tasarrufu üzerine hukuki hükmün terettüp etmesi için kafi değildir. Kanun o gibi temyiz kudretinden mahrum kimselerin esasen hüküm ifade etmeyen tasarrufları hususunda o tasarruftan dolayı hak iddia edenlerin hüsnüniyetlerini himaye etmemektedir ... Medeni Kanunumuzun metin ve ruhundan başka türlü bir netice çıkarılmasına imkan yoktur ..." hükmü yer almakta olup, anılan hükümle, ayırt etme gücünden yoksun olan kişilerin tasarruftarının geçersiz olduğu açıkça vurgulanmıştır. Somut olayda, alacaklının, keşidecisi davacı Ş. Ş.olan 14.09.2010 tanzim tarihli bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlattığı, keşideci davacının bono tanzim tarihinden öncesine ait olan çeşitli hastanelerden verilmiş 19.6.2006, 17.12.2007 ve 21.5.2010 tarihli raporlarının bulunduğu ve sonuçta atipik psikoz tanısıyla takip edildiği görülmektedir. Hukuki işlemlerde tarafların fiil ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup, mahkeme tarafından re'sen dikkate alınması zorunludur. O halde, mahkemece, borçluya ait mevcut tedavi ve hasta takip evrakının, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı veya tam teşekküllü bir devlet hastanesine gönderilerek, keşideci Ş. Ş.ın, senedin tanzimi tarihi itibariyle fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti yönünde rapor alınması, bu rapor sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 03/05/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.