MAHKEMESİ: Ankara 8. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 20/04/2012NUMARASI: 2012/368-2012/337Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 18.12.2012 tarih, 2690/38478 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :4822 Sayılı Kanunun 15.maddesi ile değişik 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 10.maddesinde; "tüketici kredisi, tüketicilerin bir mal veya hizmet edinmek amacı ile kredi verenden nakit olarak aldıkları kredidir" tanımlaması yapılmış, aynı maddenin ikinci fıkrasının son cümlesinde ise; "tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez." düzenlemesine yer verilmiştir. Maddede belirtilen kefilden kasıt adi kefil olup BK.nun 486/1. maddesine göre adi kefilin borç ile sorumlu olması, ancak kefalet sözleşmesinden sonra borçlunun iflas etmesi veya hakkındaki icra takibinin alacaklının hatası olmaksızın semeresiz kalması yahut borçlu aleyhinde Türkiye'de icra takibinin imkansız hale gelmesine bağlıdır. 4077 Sayılı Kanunun 10.maddesinin ikinci fıkrasında yazılı olan "kredi veren asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemez" hükmü, önce asıl borçlu aleyhinde icra takibi yapılması, bu takibin BK.nun 486/1. maddesi kapsamında semeresiz kalmasından sonra sözleşme kefili aleyhinde icra takibi yapılabilmesi olarak yorumlanmalıdır. Bu hüküm, 4077 Sayılı Kanunu değiştiren 4822 Sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 14.3.2003 tarihinden sonra yapılan tüketici kredisi sözleşmeleri için geçerlidir. 4077 Sayılı Kanunun 10.maddesi kapsamında olan tüketici kredisi sözleşmelerinin kefilleri yönünden İİK.nun 68/b maddesinin uygulanma kabiliyeti yoktur. 4077 Sayılı Kanunun konuluş amacı dikkate alındığında kefilin bu hususu şikayeti süreye tabi değildir. Somut olayda alacaklı banka ile borçlu ................. arasındaki 09.06.2011 tarihli bireysel kredi sözleşmesini, şikayetçi borçlu ..... müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzalamıştır. Alacaklı vekilinin, noter kanalı ile borçlulara 11/01/2012 tarihli hesap kat ihtarını gönderdiği ve her iki borçlu hakkında ilamsız takip başlatıp, borçlulara örnek 7 ödeme emrini tebliğ ettirdiği, ancak borçlu ..... tebligatın usulsüz olduğundan bahisle tebliğ tarihinin düzeltilmesini ve asıl borçlu hakkındaki takibin semeresiz kalmadıkça kefile takip yapılamayacağını ileri sürerek hakkında ki takibin iptalini istediği mahkemece tebligatın usulüne uygun olduğudan bahisle istemin süre aşımından reddedine karar verildiği ve bu kararın Dairemizce onandığı anlaşılmaktadır.Yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca, alacaklının asıl borçlu hakkında takip yapıp, bu takip semeresiz kalmadan kredi sözleşmesinin kefili hakkında takip yapması mümkün değildir. Anılan ilkelere uyulmaması kamu düzenine ilişkin bulunması nedeniyle süresiz şikayete tabi olup mahkemece de resen dikkate alınması gerekir.Açıklanan nedenlerle şikayetçi borçlu hakkında ki takibin iptaline karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup mahkeme kararının bu nedenlerle bozulması gerekirken Dairemizce maddi hataya dayalı olarak onandığı anlaşıldığından Dairemiz onama kararının kaldırılarak mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ : Borçlunun karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 18.12.2012 tarih 2012/22690 E.-38478 K.sayılı onama kararının kaldırılmasına, Ankara 8.İcra Hukuk Mahkemesi'nin 20.04.2012 tarih ve 2012/368 E.-337 K. Sayılı kararının yukarıda açıklanan nedenlerleİİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 18.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.