MAHKEMESİ : Antalya 3. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 03/10/2013NUMARASI : 2013/921-2013/962 Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi .. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan takibe karşı borçlunun mahkemeye sunduğu dilekçesinde; senette sahtecilik yapıldığını, alacaklı hakkında Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından dolayı ceza davası açıldığını, bu nedenle HMK’nun 209 maddesi uyarınca ceza davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini ileri sürerek, istemlerinin reddine ilişkin memur işleminin iptalini talep ettiği görülmektedir. 6100 Sayılı HMK.nun 209/1. maddesinde; "Adi bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme tabi tutulamaz" düzenlemesi yer almaktadır Bu maddeyi kapsamı itibari ile ikiye ayırmak gerekir. Bunlardan birincisi senetteki imzanın inkar edilmesi, diğeri ise yazının inkarıdır. Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla yapılan icra takibinde, imzaya itiraz, İcra ve İflas Kanunu'nun 170.maddesinde açıkça düzenlenmiş olmasına rağmen, aynı takipler yönünden yazının sahteliği iddiası konusunda aynı Kanunda özel bir hüküm mevcut değildir. İcra ve İflas Kanunu icra takip hukuku açısından Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre özel kanun olup, takip hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda öncelikle İcra ve İflas Kanunu hükümlerinin, bu kanunda hüküm bulunmayan durumlarda ise anılan kanuna aykırılık teşkil etmemek koşuluyla genel nitelikte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekir. Buna göre imzaya itiraz İcra ve İflas Kanununda özel olarak düzenlendiğine göre anılan itiraz hakkında bu Kanunun 170.maddesinin uygulanması zorunlu olup, imza inkarı nedenine dayalı sahtelik iddiası hakkında genel nitelikte olan 6100 Sayılı HMK.nun 209.maddesinin uygulama yeri bulunmamaktadır. Ne var ki sahtelik iddiasının imza inkarı dışında bir nedene dayanması durumunda bu konuda İcra ve İflas Kanununda özel bir düzenleme bulunmadığından sorunun çözümü için 6100 Sayılı HMK.nun 209.maddesinin uygulanması gerekecektir. İmzaya itiraz hakkında uygulanması gereken İİK.nun 170/1.maddesi uyarınca itiraz satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz. Şu hale göre kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine konu edilen senedin imza inkarı nedeni ile sahteliğinin iddia edilmesi halinde İİK.nun 170/1.maddesi uyarınca satış dışında hiçbir takip işlemi durmaz. Ancak sahtelik iddiasının imza inkarı dışındaki bir nedene dayanması halinde 6100 Sayılı HMK.nun 209/1.maddesinin amir hükmü gereği icra takibi olduğu yerde durur. Bunun için sahtelik iddiasının ileri sürüldüğü Cumhuriyet Savcılığınca ya da mahkemece ayrıca tedbir kararı verilmesi gerekmez. Borçlu tarafından icra dairesine başvurulması halinde icra müdürlüğünce anılan madde uyarınca sahtelik davası sonuna kadar icra takibinin durdurulması gerekir. İcra müdürünün kararının taraflarca İİK.nun 16/2.maddesi uyarınca süresiz şikayet konusu yapılabileceği tabiidir. Öte yandan borçlu tarafından doğrudan icra mahkemesine başvurulmasına da yasal engel olmadığı gibi, hakim, 6100 Sayılı HMK.nun 209/1.maddesini re’sen nazara almalıdır. Pek tabiidir ki, mahkemece sahtelik iddiasının imza inkarı dışındaki bir nedene dayandığının belirlenmesi halinde takip hukukunun özelliği ve ivedi karar verilmesi gerekliliğinin bir sonucu olarak, sahtelik davası bekletici mesele yapılmadan, sahtelik davası sonuçlanıncaya kadar icra takibinin durdurulmasına karar verilmesi gerekir. Somut olayda borçlunun icra mahkemesine başvurusu, alacaklının şirketlerinde çalıştığı dönemde şirketlerinden imzalı boş A-4 kağıtları alarak, bu kağıtların bono haline getirilip haklarında takip başlatıldığı, bu şekilde açığa atılan imzanın kötüye kullanıldığı iddiasıdır. Borçlunun bu iddiası HMK.nun 209. maddesi kapsamında sahtelik iddiası niteliğinde olmadığından, bu iddianın icra mahkemesinde dinlenmesi mümkün olmadığı gibi, bu iddia kapsamında yapılan ceza kovuşturması da açılan davada takibin durdurulması sebebi olamaz. O halde mahkemece borçlunun isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile şikayetin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/01/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.