MAHKEMESİ: İstanbul 15. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 20/12/2012NUMARASI: 2011/877-2012/1563Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Borçlu belediye vekili tarafından belediye adına kayıtlı 8 adet araç ile Ziraat Bankası hesaplarına konulan hacze ilişkin haczedilmezlik şikayetinde bulunulduğu, mahkemece 6 adet araç yönünden trafik kayıtlarındaki nitelikleri itibariyle kamu hizmetine tahsisli oldukları kabul edilerek sadece 27 SF 503 ve 27 GF 200 plakalı araçlar bakımından bilirkişiye inceleme yaptırıldığı, bilirkişi tarafından 27 SF 503 plakalı aracın fen işleri müdürlüğünde kontrol amaçlı kullanıldığı, 27 GF 200 plakalı aracın ise Belediye Başkanlığı makam aracı olarak kamu hizmetlerinde kullanıldığı tespitine dayanılarak tüm araçlar üzerine konulan hacizlerin kaldırılmasına, mevduatlar üzerine konulan haciz bakımından da 3 farklı bilirkişi raporu alınarak, ilk bilirkişi raporunu destekler nitelikteki son bilirkişi raporu doğrultusunda hacizlerin kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.5393 Sayılı Belediye Kanunu'nun 15/son maddesinde; "Belediyenin kamu hizmetinde fiilen kullanılan mallar ile, belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim, harç gelirleri haczedilemez" düzenlemesine yer verilmiştir. Bu maddeye göre belediyenin haczedilmezlik şikayetinin kabul edilebilmesi için mahcuzların kamu hizmetinde fiilen kullanılması zorunlu olup, borçlu belediyenin kamuya tahsis kararı alması sonuca etkili değildir-Araçlar yönünden yapılan inceleme sonucunda;-Somut olayda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek duyulmayan 6 adet araç yönünden yöntemince inceleme yapılarak haciz tarihi itibari ile fiilen kamu hizmetinde kullanılıp kullanılmadığının tespiti ile sonucuna göre bir karar verilmesi; bilirkişi İncelemesi ile fen işlerinde kontrol amaçlı kullanıldığı tespit edilen 27 SF 503 plakalı araç bakımından ise mahcuzun olmaması halinde özgülenen kamu hizmetinin ifasının mümkün olup olmayacağı hususlarının da tesbiti ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde şikayetin kabulüne dair hüküm tesisi isabetsizdir.-Belediye Başkanlığı makam aracı olarak kamu hizmetlerinde kullanıldığı tespitine dayanılarak 27 GF 200 plakalı araç yönünden de haczin kaldırılmasına karar verilmiş ise de 237 Sayılı Taşıt Kanunu'nun 1/a maddesi uyarınca, belediyelerin kamu hizmetinde kullanılmak üzere taşıt edinmeleri mümkün olmakla birlikte, anılan yasada belediye başkanlarına makam aracı tahsis edileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır.Bu durumda mahkemece şikayete konu edilen mahcuzlardan 27 GF 200 plakalı araç için haczedilmezlik şikayetinin reddine karar verilmesi gerekirken bu araç yönünden de yazılı gerekçe ile istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.-Banka hesaplan yönünden yapılan inceleme sonucunda;Yukarıda belirtilen 5393 Sayılı Belediye Kanunu'nun 15/son maddesi ile birlikte ayrıca 5779 Sayılı İl Özel İdarelerine Ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun'un 7. maddesinde; bu kanunda, belediyelere, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından ayrılacak paylar ile diğer kanunlarda verilmesi öngörülen payların vergi hükmünde olduğu düzenlenmiştir.İcra ve İflas Kanunu ve takip hukuku ilkelerine göre asıl olan alacaklının alacağına kavuşmasını sağlamak olduğundan, kural olarak borçluların tüm mallarının haczi mümkündür. Bir malın haczedilememesİ için yasal düzenlemenin bulunması zorunludur. Haczedilmezlik istisnai bir durum olduğundan, bu yöndeki düzenlemelerin de dar yorumlanması gerekir.Ayrıca, bir üst norm olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90/4. maddesi ile de; usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklerin düzenlendiği milletlerarası antlaşmaların kanun hükmünde olduğu ve uyuşmazlıklarda gözetilmesi gerektiği kuralına yer verilmiştir.Buna göre, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne Ek l Nolu Protokol'ün 1. maddesinde; " ... Her gerçek ve tüzel kişi, maliki olduğu şeyleri barışçıl bir biçimde kullanma hakkına sahiptir. Kamu yaran gerektirmedikçe ve Uluslararası Hukukun genel ilkeleri ile hukukun aradığı koşullara uyulmadıkça, bir kimse mülkiyetinden yoksun bırakılamaz ..." hükmü yer almaktadır.Ek protokol'ün mülkiyet hakkı ile ilgili 1. maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce onanmış ve onaylayan yasada; "...Her hakiki veya hükmü şahıs malların masuniyetine (dokunulmazlığına) riayet edilmesi hakkına maliktir. Herhangi bir kimse ancak amme menfaati icabı olarak ve kanunun derpiş eylediği şartlar ve devletler hukukunun umumi prensipleri dahilinde mülkiyetinden mahrum edilebilir ..." ilkelerine yer verilmiştir.Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi, 16 Ocak 2007 tarih ve 31277/03 sayılı, Kuzu-Türkiye davası hakkındaki kararında, davacının lehine alınan yargı kararının altı yıldır uygulanmaması, bir diğer anlatımla ilama konu borcun borçlu belediyece Ödenmemesi nedeniyle, AİHM'nİn AİHS'nin 6 § 1. ve Ek 1 no'lu Protokol'ün 1. maddelerinin ihlal edildiği sonucuna vararak tazminata hükmetmiştir.Yine 17 Ocak 2006 tarih ve 13062/03 sayılı, Kranta - Türkiye davası ve 18 EKİM 2005 tarih ve 74405/01 sayılı Tütüncü Ve Diğerleri - Türkiye davası hakkındaki kararında da aynı sonuca varmıştır.Bütün bu açıklamalar ışığında, 5393 Sayılı Belediye Kanunu'nun 15/son maddesinin daı yorumlanması gerektiği sonucuna varılmalıdır. Maddede açıkça haczedilmezlik için vergi, resim harç geliri olma ya da "fiilen kamu hizmetinde kullanılma" koşullarının kabul edilmesi karşısında belediyeye ait bir paranın haczedilmezliği ancak fiili durumunun tespiti ile belirlenmelidir. Bı konuda ispat yükü ise borçluya düşmektedir. Bir diğer anlatımla, haczedilen paraların vergi, resim harç geliri olduğunu ya da fiilen kamu hizmetinde kullanıldığını borçlu belediye ispatlamalıdır. Aksi halde şikayetin reddi gerekecektir.Somut olayda haciz konulan borçlu belediyenin banka hesapları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemeleri ile vergi, resim ve harç gelirleri olduğu gibi haczi kabil paraların da bulunduğu görülmektedir. Haczedilen hesap bu hali ile havuz hesabı niteliğindedir. Hesabın sürekli işlen görüyor olması ve sürekli yatan ve çekilen paraların bulunması karşısında kalan bakiyenin vergi resim ve harç gelirinden mi, yoksa haczi kabil paralardan mı oluştuğunun belirlenmesine imka yoktur. Bu şekilde haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paraları karıştırmak sureliyi havuz hesabı oluşturan borçlu belediye, iddiasını ispat imkanını kendisi kaldırmıştır. Borçlu belediyenin haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paralarını ayrı hesaplarda tutma; yerine havuz hesabı oluşturmasının da iyi niyetle bağdaşmayacağı tartışmasızdır. Böyle bir davranı AİHM' nin AİHS' nin 6 § 1. ve Ek 1 no'lu Protokol'ün 1. maddelerinin ihlali sonucunu doğuracaj gibi, haklan kötüye kullanılması niteliğinde de bulunmakla, hukukça korunamayacagı muhakkaktı Buna göre borçlu belediyenin, hesaplardaki paraların haczedilmezliğini ispatlayamadığının kabul gerekir.Öte yandan borçlu belediyece haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paraları aynı hesapta toplanması ve birbirine karıştırılması, haczedilmezlik hakkından feragat olarak kabı edilmelidir.O halde mahkemece yukarıda açıklanan nedenlerle mevduat haczi yönünden de şikayet reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi de isabetsizdir.SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.