Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 14295 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 7612 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ: Kars(Kapatılan) 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (İcra Hukuk)TARİHİ: 22/03/2012NUMARASI: 2011/82-2012/24Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 25.12.2012 tarih, 22557/39850 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi E tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı tarafından, borçlu aleyhine, bonolara dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile iki ayrı icra takibine başlandığı, borçlu tarafın, her iki takibe ilişkin olarak ayrı ayrı yetki ve imza itirazında bulunduğu, Mahkemece, davaların birleştirilmesine karar verilerek yapılan yargılamada davanın takipsiz kalıp süresinde yenilenmemesi nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına hükmedildiği görülmüştür. Mahkemenin verdiği karar, 03.04.2012 tarihinde borçlu evde olmadığı için eşi Gülşen Zaimoğlu’na tebliğ edilmiş, karara karşı vasinin tayin ettiği vekil 19.04.2012 tarihinde temyiz yasa yoluna başvurmuş, Mahkemece, temyiz istemi süreden reddedilmiştir. Borçlu vekilinin ek kararı temyizi üzerine, mahkeme ek kararının, Dairemizce onandığı, borçlu vekilinin bu defa karar düzeltme talebinde bulunduğu anlaşılmıştır.Kanun yoluna başvurma süresinin başlaması ancak usulüne uygun bir tebligat yapılması şartına bağlıdır. Bu yolla kişi, hangi yargı merciince karar verildiğini, yargılamanın safahatı ve hakkındaki kararın içeriğinin ne olduğuna, 7201 sayılı Tebligat Kanununda açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile vakıf olabilecektir.7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 11/3. maddesi, “Kanuni mümessilleri bulunanlara veya bulunması gerekenlere yapılacak tebligat kanunlara göre bizzat kendilerine yapılması icabetmedikçe bu mümessillere yapılır.” hükmünü içermektedir.“Tebliğ ile ilgili kanun ve tüzük hükümleri tamamen şeklidir, tebligat; bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak yasa ve tüzükte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın, usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır. Anılan Kanun ve Tüzüğün bu konuda etkili önlemler almış olmasının tek amacı, tebliğin muhatabına ulaşmasını ve onun tarafından kabul edilmesini sağlamaktır. Şu hale göre; yazılı tebligat, bir davaya ilişkin işlemleri o davayla ilgili kişilere bildirmek için, mahkemelerce Kanuna uygun biçimde yapılan bir belgelendirme işlemidir. Dolayısıyla, Kanun ve Tüzük hükümlerinin en küçük ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Nitekim, Kanunun ve Tüzüğün belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.” (HGK 2011/5-175 E, 2011/202 K.)Somut olayda, Mahkeme kararının tebliğ tarihinden önce borçlu, Sivas Sulh Hukuk Mahkemesinin 23.01.2012 tarih 2011/1588 Esas, 2012/152 Karar sayılı ilamı ile kısıtlanmış, vasi olarak eşi Gülşen Zaimoğlu atanmıştır. O halde, borçluya çıkarılan Mahkeme kararının, vasi tarafından alınmış olması temyiz sürelerinin işlemesine yol açmaz. Tebligatın, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11/3. maddesine göre borçlunun kanuni temsilcisi olan vasi adına çıkarılıp, usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesi gerekir. Dolayısıyla ortada vasiye yapılmış usulüne uygun bir tebligat olmadığına göre temyiz istemi süresindedir. Bu durumda temyiz isteminin süreden reddine ilişkin mahkemenin 14.05.2012 tarihli ek kararının kaldırılması gerekirken, onandığı anlaşıldığından borçlunun karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 25.12.2012 tarih ve 2012/22557 E.-39850 K.sayılı onama kararının kaldırılmasına oybirliği ile karar verilerek borçlunun temyiz isteminin incelemesine geçildi:İİK.nun 169/a maddesinin 1.fıkrasının son cümlesi; "icra mahkemesi hakimi yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gerekli kararı verir" hükmünü içermektedir. Bu yasal düzenlemeye rağmen, Mahkemece, yetki itirazı hakkında karar verilmeden HMK'nın 150. maddesi uygulanarak dosyanın işlemden kaldırılması ve davanın açılmamış sayılması yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), bozma nedenine göre borçlunun sair karar düzeltme itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/04/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.