Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14011 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 11040 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :İcra Hukuk MahkemesiYukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:Temyiz harcını ve masrafını yatırması için borçlu vekiline muhtıra gönderilmediği halde mahkemece, temyiz harçları ile posta masrafları süresinde yatırılmadığı gerekçesiyle 21.06.2014 tarih ve 2013/176 E. -2014/533 K. sayılı ek karar ile temyiz isteminin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Alacaklı vekilinin, mahkeme kararının 27.05.2014 tarihinde tefhim edilmesi üzerine, .... İcra Mahkemesi'ne 04.06.2014 tarihinde sunduğu temyiz dilekçesinin, sistem üzerinden 04.06.2014 tarihinde oluşturularak aynı gün havale edildiği ve yine 05.06.2014 tarihinde onaylandığı görülmektedir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 25.01.1985 tarih ve 1984/5 E.,1985/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, harca tabi olmasına karşın harç aınmadan temyiz defterine kaydedilen temyiz dilekçesi hakkında, HUMK’nun 2494 Sayılı Yasa ile değişik 434/3. maddesinde öngörülen "eksik harç ve gider ödenmesi halinde yapılacak işlemlerde ilgili kural" benzetme yoluyla uygulanır. Bu durumda temyiz isteği, dilekçenin temyiz defterine kaydedildiği tarihte yapılmış sayılır. Ancak, temyiz harcının mahkeme kalemince hesaplanıp, temyiz edenden istendiği halde, süresinde ödenmediği belgelendirilmiş ise temyiz isteğinin reddi gerekir. HUMK'nun 434/2. maddesi uyarınca işlem yapılması için Dairemizce 2015/21808 E.-32793 K. sayılı ilamla dosya mahalline geri çevrilmiş, anılan madde gereğince düzenlenen muhtıranın 24.02.2016 tarihinde alacaklı vekiline tebliğ edildiği, 01.03.2016 tarihinde muhtırada tanınan yedi günlük kesin süre içerisinde eksik temyiz harcı ve giderlerinin ödendiği görülmektedir. Bu durumda, yukarıda açıklanan yasa hükmüne uygun olarak işlem yapılmadan temyiz harcı ile posta masrafı süresinde yatırılmadığı gerekçe gösterilerek temyiz isteminin reddine ilişkin mahkemenin 21.06.2014 tarih ve 2013/176 E.-2014/533 K. sayılı ek kararında isabet bulunmadığı ve verilen kesin sürede eksik temyiz harç ve giderleri yatırılmış olduğundan, mahkeme ek kararının oybirliğiyle kaldırılmasına karar verilerek alacaklının temyiz itirazlarının incelenmesine geçildi; Alacaklı tarafından, üçüncü kişi konumunda bulunan davalının, İİK'nun 89/1. maddesi uyarınca gönderilen haciz ihbarnamesine karşı süresinde yapmış olduğu itirazın gerçeğe aykırı olduğu ileri sürülerek İİK'nun 89/4. maddesi gereğince tazminat talep edildiği, mahkemece, istemin reddine karar verildiği görülmektedir.İİK'nun 89/4. maddesinde; "Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse, alacaklı, üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini icra mahkemesinde ispat ederek üçüncü şahsın 338. maddesinin 1. fıkrası hükmüne göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini isteyebilir. İcra mahkemesi tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halleder" düzenlemesi yer almaktadır. Kanun hükmünde yer alan tazminatın konusu, haciz ihbarnamesine karşı üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunması sebebiyle takip alacaklısının uğradığı zarardır. Bu davada üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu davacı takip alacaklısı ispat etmelidir. Üçüncü kişinin beyanının aksi, İİK'nun 68. maddesinde sayılan belgelere bağlı olmaksızın her türlü delille ispat edilebilir. Anılan maddenin açık hükmü gereğince; icra mahkemesince, genel hükümlere göre yargılama yapılarak sonuca gidilmelidir. İİK'nun 89/4. maddesine dayalı olarak açılan tazminat davasında, tarafların göstereceği deliller, ticari defterler ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak, ihbarnamenin tebliğ tarihi itibariyle, borçlunun, üçüncü kişiden istenebilir, kesin nitelikte bir alacağının mevcut olup olmadığı genel hükümler çerçevesinde belirlenir, diğer bir ifade ile anılan maddeye göre tazminata hükmedilebilmesi için borçlunun haciz ihbarnamesinin üçüncü kişiye tebliği tarihi itibariyle üçüncü kişi nezdinde kesinleşmiş, muaccel bir alacağının bulunması zorunludur. Somut olayda, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 11.03.2014 tarihli bilirkişi raporunda, ".... İcra Müdürlüğü 2012/3125 Esas sayılı dosyada başlatılan icra takibinde, üçüncü şahıs .... firmasına 13.04.2012 tarihinde tebliğ edilen İİK 89/1 haciz ihbarnamesine ... tarafından süresi içinde itiraz edilerek, icra dosya borçlusu firmaya haciz ihbarnamesinin tebliği tarihinde 8.655,00 TL borçları olduğunu ve bu borcu da .... İcra Müdürlüğü 2012/7357 Esas sayılı dosyasından 04.04.2012 tarihinde tebliğ aldıkları ihbarnameye istinaden ödeme yaptıklarından, şirketleri yedinde mahcuz malı bulunmadığı belirtilmiş olmasına karşın; Mevcut belge ve deliller ile davalı .... ticari kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde, icra dosya borçlusu şirket tarafından tanzim edilen 01.03.2012 tarih ... seri numaralı 93.719,09 TL tutarlı 7 no'lu hak ediş faturası ve 10.04.2012 tarih ... seri numaralı 23.717,00 TL tutarlı 8 no'lu hak ediş faturası mevcut olup, 01.03.2012 tarihli faturanın 20.04.2012 onay tarihli hak edişe bağlı olarak 24.04.2012 tarihinde, 10.04.2012 tarihli faturanın 04.05.2012 onay tarihli hak edişe bağlı olarak 07.05.2012 tarihinde kayıtlara işlenmiş olduğu, haciz ihbarnamesi tebliğ tarihi olan 13.04.2012 tarihinde 34 nolu KDV Genel Tebliği ve VUK 219. maddesi gereği henüz muhasebeleştirilmemiş olabileceği, ancak tutar olarak kesinleşmemiş olmasına karşın bir alacağının doğduğunun tartışmasız olduğu,Bu kapsamda 13.04.2012 tarihli haciz ihbarnamesi tebliğ tarihinde muaccel hale gelen 8.655,08 TL borcun ticari defterlerde işlenmiş olduğu, hak edişe bağlı olarak kesilen 01.03.2012 tarihli ve 10.04.2012 tarihli faturaların toplamı 117.436,09 TL tutarın muhtemel doğacak borç olduğu ancak, 13.04.2012 tarihinde muhasebe kayıtlarına yansımamış olduğu” tespit edilmiştir. Bu durumda, alacağın muhasebe kayıtlarına yansıtılmadığı veya muhasebeleştirilmediği gerekçesine dayalı olarak tanzim edilen rapor, bu hali ile hüküm kurmaya elverişli değildir. O halde, mahkemece, söz konusu bu raporu düzenleyen bilirkişi heyetinden üçüncü kişiye 89/1 haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi olan 13.04.2012 tarihi itibarı ile borçlunun üçüncü kişi şirket nezdinde yasal olarak alınması gereken vergiler düşüldükten sonra net olarak mevcut ve muaccel alacak miktarının Yargıtay denetimine imkan verecek şekilde ayrıntılı olarak belirlenmesi için ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.