Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13446 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 31623 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: İstanbul 8. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 06/10/2010NUMARASI: 2010/1262-2010/1926Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Borçlar Kanununun 533.maddesinde, kendi adına ve ortaklık hesabına bir üçüncü kişi ile işlemde bulunan ortağın, bu kişiye karşı bizzat kendisinin alacaklı ve borçlu olacağı, ortaklardan birinin, ortaklık veya bütün ortakları adına bir üçüncü kişi ile işlem yapması halinde, diğer ortakların ancak temsile ilişkin hükümler uyarınca, bu kişinin alacaklısı veya borçlusu olacağı, kendisine yönetim görevi verilen ortağın ise, ortaklığı veya bütün ortakları üçüncü kişilere karşı temsil etme yetkisinin var sayılacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Bu bağlamda, ortaklığı idare ve temsil yetkisi bulunan temsilcinin yapacağı işlemler, ortakları üçüncü kişilere karşı eşit olarak sorumlu kılar. Nitekim temsilin sonuçlarını düzenleyen aynı kanunun 534.maddesinin son cümlesinde; "Ortaklar, birlikte veya bir temsilci aracılığı ile bir üçüncü kişiye karşı, ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan, aksi kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu olurlar" hükmü getirilmiştir.Adi ortaklığın, ortaklık sözleşmesinde aksine bir hüküm yer almadığı sürece, idareci ortağın yapacağı işlemler, diğer ortakları da bağlar.İdareci ortağın hukuki statüsü BK.nun 449.maddesinde düzenlenen ticari mümessile benzer nitelikler taşır. Bu itibarla ticari mümessilin özel bir yetki aranmaksızın kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisine haiz olduğu kabul edilmektedir. (HGK.nun 29.01.2009 tarih 2008/12825-2009/32 sayılı kararında da açıklanan ilkeler benimsenmiştir.)Bu açıklamalardan sonra somut olayın incelenmesinde, ....Noterliğince düzenlenmiş 15.9.2009 tarih 9302 yevmiye nolu adi ortaklık sözleşmesinin 6.maddesi ile, ortaklığı temsil ve idare yetkisinin ortaklardan M.. A. ve R. A.'a münferiden verildiği, adı geçenlerin adi ortaklığı münferiden temsil ve ilzama yetkili kılındıkları, borç altına sokabilecekleri, diğer ortakların haklı sebeplerle temsil yetkisini geri alabilecekleri gibi, sınırlandırılabilecekleri hususlarının hüküm altına alındığı anlaşılmaktadır. Bu durumda takip dayanağı çekin keşidecisi konumunda, (M.. Pazarlama, R.A., M. A.) ibaresi altında sadece M. A..'ın imzasının bulunduğu, R. A..'ın imzasının bulunmadığı, açıklanan ilkeler doğrultusunda adi ortaklığı temsil yetkisi bulunan M. A.'ın adi ortaklık adına imzaladığı çekten dolayı diğer ortak R. A..'ın da müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunun kabulü ile itirazın reddine karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 21.06.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.