MAHKEMESİ : Mersin 1. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 07/10/2010NUMARASI : 2010/309-2010/802Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Şikayete konu taşınmazlardan 178, 179, 180 ve 897 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarına Mersin 4. Noterliğinin 11.04.1995 tarih ve 15331 yevmiye nolu satış vaadi sözleşmesine dayanılarak 11.04.1995 tarihinde; 440 Parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına ise Mersin 4. Noterliğinin 02.05.1995 tarih ve 10742 yevmiye sayılı satış vaadi sözleşmesine dayanılarak 08.03.1996 tarihinde lehine satış vaadi şerhi işlenmiş olup, 8.02.2009 haciz tarihi itibarı ile bu taşınmazların satış vaadinde bulunan takip borçlusu adına tapuda kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. İİK.nun 79 ve 85.maddeleri gereği talep üzerine haczi uygulamak zorunda bulunan icra müdürünün, haciz işlemini yaparken gözönünde bulundurması gereken husus, haciz tarihinde taşınmazın borçlu adına kayıtlı olmasıdır.Haciz tarihinde taşınmazın borçlu adına kayıtlı olduğu anlaşılıyorsa, haciz işleminde bir usulsüzlük bulunmadığının kabulü gerekir (HGK.nun 31.3.2004 tarih ve 2004/12-202 E. - 2004/196 K.). 2644 Sayılı Tapu Kanunu'nun 26.maddesi hükmü gereği noterler tarafından tanzim edilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri, taraflardan birinin istemesi üzerine tapu sicil müdürlüğünce gayrimenkulün siciline şerh edilebilir. Bundan amaç sözleşmeye aleniyet kazandırmak, edinilen kişisel hakkı kuvvetlendirerek 5 yıl süre ile 3.şahıslara karşı da ileri sürülebilir hale getirmektir. Bir başka anlatımla bu şerh ile güçlendirilen şahsi bir hak olup, bu haktan ancak ilgilisi yararlanabilir. Öte yandan taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi, tapu kütüğüne şerh edilmiş olsa dahi, lehine satış vaadedilen kişi adına tescil işlemi gerçekleştirilmedikçe mülkiyetin intikalini sağlamaz. Bu nedenle haczin kaldırılması için, söz konusu 5 yıllık süre içerisinde tescil davasının açılması ve 3.kişi adına taşınmazın tescil işleminin tamamlanması zorunludur. Somut olayda taşınmazlar üzerine 11.04.1995 ve 8.03.1996 tarihlerinde satış vaadi şerhleri verilmiş, tesçil davası ise 2010 yılında açılmıştır. Bu durumda yukarıda yer verilen yasa hükmü uyarınca 5 yıllık sürede dava açılmadığı görülmektedir. Miras halinde mülkiyetin tesçilden önce kazanılacağını ve ilgilinin tesçilden evvel ona malik olacağını öngören TMK’nun 633. maddesinin açık düzenlemesi karşısında, lehine satış vaadi şerhi verilen şahısların; muristen intikal edecek paylara ilişkin olarak gerçekleşe satış vaadine dayalı olarak miras intikalinin yapılmasından önce de tescil davası açmalarına yasal bir engel bulunmadığı düşünülmelidir. Bu nedenle mahkemece, miras intikalinin yapıldığı 26.07.2007 tarihi sürenin başlangıcına esas alınarak, tescil davasının süresinde açıldığının kabulü ve yasal 5 yıllık süreyi iki katına çıkaracak şekilde uygulama ve yorum yapılması doğru değildir. O halde mahkemece, anılan sürede tescil davası açılmadığından şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 23/01/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.