MAHKEMESİ: Sincan İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 11/12/2012NUMARASI: 2012/106-2012/598Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan takibe karşı borçlunun, diğer itirazları ile birlikte genel yetkili (Kastamonu) İcra Müdürlüğünün yetkili olduğunu belirterek yetki itirazı ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece takip konusu bonoda Sincan mahkemelerinin yetkili kılındığı gerekçesi ile yetki itirazının reddine karar verildiği görülmektedir. İİK.nun 50.maddesi göndermesiyle, bonoya dayalı olarak, borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra dairesinde (HMK. 6.md.), bonoda öngörülen ödeme yerinde ancak, TTK'nun 689/3. maddesine göre ödeme yeri gösterilmeyen bonoda, tanzim yerinin ödeme yeri olduğunun kabulü gerekeceğinden, bononun tanzim yerinde icra takibi yapılabilir. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile yürürlükten kaldırılan 1086 Sayılı HUMK.nun 22. maddesinde, tarafların yetki sözleşmesi yapmak suretiyle yetkili olmayan bir mahkemenin yetkisini kabul edebilecekleri, buna göre, tüzel kişilerin yanında gerçek kişilerin de yetki sözleşmesi yapabilecekleri düzenlenmiş bulunmaktaydı. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde ise; "Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır" düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilen yeniliklerden bir tanesi de yetki sözleşmelerine ilişkin olup, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir. Yetki sözleşmesine ilişkin olarak yapılan bu düzenlemede, tacirler veya kamu tüzel kişileri ile diğer kişiler, yetki sözleşmesi yapmak açısından birbirinden ayırdedilmiştir. Tacirler veya kamu tüzel kişileri, kendi aralarındaki hukuki ilişkilerde hukuken eşit konumda sayılabilirler. Buna karşılık, tacirler veya kamu tüzel kişileri, gerçek kişiye göre, daha güçlü konumda bulunmaktadır. Daha zayıf konumda olan kişilerin daha güçlü olan tacir veya kamu tüzel kişilerine karşı korunma ihtiyacının ortaya çıkması nedeniyle kanun koyucu böyle bir düzenlemeye gitmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, yeni düzenlemeye bakıldığında, tacirler veya kamu tüzel kişileri dışındaki diğer kişilerin, kendi aralarında yetki sözleşmesi yapmaları da kabul edilmemiştir. Sözkonusu düzenleme ile ilgili olarak belirtilmesi gereken bir başka husus da, yetki sözleşmesi yapılmasında, tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olması aranmıştır. Diğer bir anlatımla, maddedeki tacirden anlatılmak istenen, işin ticari nitelikte olması değil, tarafların kanunlarda tacir olarak tanımlanan kişiler olmasıdır. Sözleşmenin konusunun ticari iş olması gerçek kişilere yetki sözleşmesi yapma imkanı vermemektedir. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; Alacaklının 08/01/2011 tanzim ve 08/12/2009 vade tarihli bonoya dayalı olarak 16/02/2012 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe başladığı, ödeme emrinin 21/02/2012 tarihinde B..... İl Jandarma Alay K.lığı 7. Jandarma Komando Taburu S../B.... adresinde “Jandarma Tabur mutemedi Y... Y....imzasına tebliğ edildi” şerhiyle yapıldığı, bunun üzerine borçlunun yasal süresinde icra mahkemesi nezdinde yetkiye ve borca itiraz ettiği görülmektedir. Bu durumda, HMK.nun 448.maddesi gereğince, bu kanun hükümlerinin tamamlanmış işleri etkilememek kaydıyla, (olayımızda tamamlanmış bir iş bulunmadığından) derhal uygulanacağı ilkesi de dikkate alınarak, takip tarihi itibariyle yürürlükte olan HMK.nun 17. maddesi muvacehesinde itirazın değerlendirilmesi gerekmektedir. Takip dayanağı bonoda tarafların tacir olduklarına dair bir ibare bulunmadığı gibi, alacaklı tarafından da tarafların tacir olduğuna ilişkin bir belge sunulmadığından anılan bononun tacirler arasında düzenlenen bir bono olarak kabulü mümkün değildir. O halde, mahkemece, takip tarihi itibariyle uygulanması gereken HMK.nun 17. maddesi gereğince, takip dayanağı bonodaki yetki şartının geçerli olmadığı gözardı edilerek yetki itirazının bu nedenle reddine karar verilmesi doğru değildir. Ayrıca bonoda tanzim yeri Ankara olup, Sincan da olmadığından ödeme yerine göre Sincan icra daireleri de yetkili değildir. Diğer yandan borçlu vekili başvurusunda, her ne kadar müvekkiline 7. Jandarma Tabur Komutanlığı S..../B...adresinde ödeme emri tebliğ edilmişse de, müvekkilinin ikamet adresinin Kastamonu olup, takibin de genel yetkili icra dairesinde başlatılması gerektiğini belirtmiştir. HMK'nun 8. maddesi uyarınca memur, işçi, öğrenci, asker gibi, bir yerde geçici olarak oturanlara karşı açılacak alacak veya taşınır mal davaları için, orada bulunmaları uzunca bir süre devam edebilecekse, bulundukları yer mahkemesi de yetkilidir. Bu husus icra dairesinin yetkisini belirlemede de uygulanır. O halde mahkemece anılan madde çerçevesinde taraf beyanları ve delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre genel yetkili icra dairesinin yetkili olup olmadığı belirlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), bozma gerekçesine göre borçlunun sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/03/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.