Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11003 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 2768 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ: Kars İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 06/12/2012NUMARASI: 2012/2-2012/34Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü 4822 Sayılı Kanunun 15.maddesi ile değişik 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 10.maddesinde; "Tüketici kredisi, tüketicilerin bir mal veya hizmet edinmek amacı ile kredi verenden nakit olarak aldıkları kredidir" tanımlaması yapılmış, aynı maddenin ikinci fıkrasının son cümlesinde ise; "tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez" düzenlemesine yer verilmiştir. Maddede belirtilen kefilden kasıt adi kefil olup BK.nun 486/1. maddesine göre adi kefilin borç ile sorumlu olması, ancak kefalet sözleşmesinden sonra borçlunun iflas etmesi veya hakkındaki icra takibinin alacaklının hatası olmaksızın semeresiz kalması yahut borçlu aleyhinde Türkiye'de icra takibinin imkansız hale gelmesine bağlıdır.4077 Sayılı Kanunun 10.maddesinin ikinci fıkrasında yazılı olan "kredi veren asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemez" hükmü, önce asıl borçlu aleyhinde icra takibi yapılması, bu takibin BK.nun 486/1. maddesi kapsamında semeresiz kalmasından sonra sözleşme kefili aleyhinde icra takibi yapılabilmesi olarak yorumlanmalıdır. Bu hüküm, 4077 Sayılı Kanunu değiştiren 4822 Sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 14.3.2003 tarihinden sonra yapılan tüketici kredisi sözleşmeleri için geçerlidir. 4077 Sayılı Kanunun 10.maddesi kapsamında olan tüketici kredisi sözleşmelerinin kefilleri yönünden İİK.nun 68/b maddesinin uygulanma kabiliyeti yoktur. Somut olayda alacaklı banka ile borçlu M... U.... arasındaki bireysel kredi sözleşmesini, şikayetçi borçlu Z...B....ın kefil sıfatı ile imzaladığı alacaklı vekilinin, her iki borçlu hakkında ilamsız takip başlatarak örnek 7 ödeme emrini 23.03.2012 tarihinde şikayetçi borçlu Z. B.'a tebliğ ettirdiği ve adı geçen borçlunun 29.03.2012 tarihinde borca itiraz ettiği anlaşılmıştır.Borçlu vekilinin, 4077 Sayılı Yasa'nın 10/3. maddesi uyarınca, asıl borçluya karşı takip yapılıp, bu takip sonuçsuz kaldığı takdirde, müvekkili aleyhine takip yapılabileceğine ilişkin iddiası, İİK. nun 16/2. maddesi kapsamında şikâyet niteliğinde olup, kamu düzeni ile ilgilidir ve süreye tabi değildir. O halde mahkemece, şikayetin kabulüne ve takibin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisiisabetsizdir.SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.