MAHKEMESİ : Ankara 5. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 14/06/2011NUMARASI : 2011/211-2011/415Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Genel haciz yolu ile ilamsız icra takiplerinde ödeme emrine karşı borçlu süresi içinde icra dairesine vereceği itiraz dilekçesi ile münhasıran icra dairesinin yetkisine itiraz edebileceği gibi, esasla birlikte yetkiye itirazda bulunabilir. Borçlu yalnız yetki itirazında bulunmuş ise alacaklı icra mahkemesinden İİK'nun 50/2. maddesi uyarınca itirazın kaldırılmasını talep eder. Bu halde borçlu icra mahkemesinde esasa ilişkin itirazda bulunamayacağı gibi, yetki itirazının haksız olduğu kanısına varan icra mahkemesinin de, borçluyu esas hakkındaki itiraz sebeplerini bildirmeye davet etmesine imkan yoktur (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İstanbul 2004, s.163). İtirazın kaldırılması isteminde ispat yükü alacaklıda olup, yetki itirazının haksız olduğunu İİK'nun 68/1. maddesinde sayılan belgelerle ispat etmek zorundadır.HUMK'nun 234 (HMK 169) ve devamı maddelerde düzenlenen isticvap bir davada o dava ile ilgili belli vakaların açıklığa kavuşturulması, varlığı ve yokluğu konusunda aleyhine olan tarafın ikrarının sağlanması amacı ile hakimin kendiliğinden veya taraflardan birini istemini kabulü ile başvurabileceği bir usulü işlemdir. Başlıbaşına bir ispat vasıtası bir hukuki işlemin isticvap yolu ile kanıtlanması mümkün değildir. İsticvap hukuk muhakemeleri usulü konusu olup ancak açıkça yollama olması durumunda icra ve iflas hukukunda uygulama alanı bulur. İİK'nun 68a/II göre imzaya itiraz halinde itirazın geçici kaldırılması talep edildiğinde inkar edilen imzanın borçluya ait olup olmadığının araştırılması için borçlunun isticvabına karar verilebilir. Somut olayda, alacaklı, borçlu hakkında faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibi başlatmış olup, borçlu ise süresi içerisinde icra dairesinde esas hakkındaki itiraz haklarını saklı tutarak yetki itirazında bulunmuş ve yetkili icra dairesinin borçlu şirket merkezinin bulunduğu icra müdürlüğü olduğunu ileri sürmüştür.Alacaklı icra mahkemesine verdiği itirazın kaldırılması dilekçesine, takip talebine dayanmadığı 20.05.2009 tarihli adi yazılı taşeron sözleşmesini ekleyerek, takip borcunun taraflar arasında yapılan bu sözleşmeden doğduğunu, sözleşmenin 5. maddesi uyarınca bu sözleşmeden doğan ihtilaflarda Ankara icra dairelerinin yetkili kılındığını ileri sürerek yetki itirazının kaldırılması talebinde bulunmuştur.Mahkemece borçlu şirkete gönderilen isticvap davetiyesinde, davetiye ekinde gönderilen taşeron sözleşmesindeki imzanın borçlu şirkete ait olup olmadığı konusunda kesin sürede bilgi verilmediği takdirde imzanın kendilerine ait olacağı konusunda hüküm verileceği ihtarının yer aldığı, borçlunun bir cevap vermemesi üzerine, sözleşmedeki imzanın borçlu şirket tarafından atıldığı kabul edilerek yetki itirazının kaldırılmasına karar verildiği görülmektedir.Oysa alacaklının, takip talebinde dayanmadığı sözleşme içinde yer alan yetki sözleşmesine dayalı olarak itirazın kaldırılması isteminde bulunması mümkün olmadığı gibi, borçlunun sözleşmeyi kabul etmesi de söz konusu değildir. İspat yükü alacaklıda olup, yetki itirazını İİK'nun 68. maddesinde yazılı belgelerle ispatlayamaması nedeniyle, yetki itirazının kaldırılması talebinin reddi yerine olayda uygulama kabileyeti olmayan isticvap usulü izlenerek yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 03/04/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.