Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 10661 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 1101 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ: Ankara 10. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 03/10/2012NUMARASI: 2012/713-2012/850Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı vekili tarafından Yardımlaşma Sandığı Kredi Sözleşmesine dayalı olarak ilamsız icra yolu ile icra takibine başlandığı, borçluya örnek 7 numaralı ödeme emrinin tebliğ edildiği, adı geçenin yasal sürede icra dairesine verdiği dilekçe ile yetkiye itiraz etmesi üzerine alacaklı vekilinin itirazın kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece borçlunun yetkiye itirazının kaldırılmasına karar verilmiştir.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile yürürlükten kalkan 1086 Sayılı HUMK. nun 22. maddesinde, tarafların yetki sözleşmesi yapmak suretiyle yetkili olmayan bir mahkemenin yetkisini kabul edebilecekleri belirtilmişti. Buna göre, tüzel kişilerin yanında gerçek kişiler de yetki sözleşmesi yapabilmekteydi.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde ise, tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır, düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilen yeniliklerden bir tanesi de yetki sözleşmelerine ilişkin olup, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir.Yetki sözleşmesine ilişkin olarak yapılan bu düzenlemede, tacirler veya kamu tüzel kişileri ile diğer kişiler, yetki sözleşmesi yapmak açısından birbirinden ayırt edilmiştir. Tacirler veya kamu tüzel kişileri kendi aralarındaki hukuki ilişkilerde her ikisi de hukuken eşit konumda sayılabilirler. Buna karşılık, tacirler veya kamu tüzel kişileri, gerçek kişiye göre, daha güçlü konumda bulunmaktadır. Daha zayıf konumda olan kimselerin daha güçlü olan tacir veya kamu tüzel kişilerine karşı korunma ihtiyacının ortaya çıkması nedeniyle kanun koyucu böyle bir düzenlemeye gitmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, yeni düzenlemeye bakıldığında, tacirler veya kamu tüzel kişileri dışındaki diğer kimselerin, kendi aralarında yetki sözleşmesi yapmaları da kabul edilmemiştir.Söz konusu düzenleme ile ilgili olarak belirtilmesi gereken bir başka husus da, yetki sözleşmesi yapılmasında tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olması aranmıştır. Diğer bir anlatımla, maddedeki tacirden anlatılmak istenen, işin ticari nitelikte olması değil taraflarınkanunlarda tacir olarak tanımlanan kişiler olmasıdır. Sözleşme konusunun ticari iş olması gerçek kişilere yetki sözleşmesi yapma imkanı vermemektedir.Yine aynı maddenin son cümlesine göre, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava (takip) sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde (icra dairelerinde) açılır.Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; HMK. nun 448. maddesi gereğince, bu kanun hükümlerinin tamamlanmış işleri etkilememek kaydıyla, derhal uygulanacağı dikkate alınarak takip tarihi(26.01.2012) itibariyle HMK. nun 17. maddesi yürürlükte olduğundan taraflardan her ikisi de tacir olmadığından alacaklı ve borçlu arasında yapılan yetki sözleşmesi geçersizdir.Yardımlaşma Sandığı Kredi Sözleşmesine dayalı olarak, borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra dairesinde (HMK. 6.md.),icra takibi yapılabilir.Somut olayda, muteriz borçluların adresinin Bursa olduğu, ödeme emrinin de bu adreste borçlulara tebliğ edildiği görülmektedir. Takibe konu sözleşmede Ankara İcra Dairelerinin yetkili olduğunun yazılması yetki sözleşmesi niteliğinde olup, takip tarihi itibari ile yürürlükte olan 6100 sayılı HMK nun 17. maddesi gereğince yetki sözleşmesi geçersizdir.O halde, mahkemece, alacaklının yetkiye itirazın kaldırılmasına yönelik isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile yetki itirazının kaldırılmasına karar verilmesi isabetsizdir.SONUÇ : Borçluların temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.