MAHKEMESİ: Kartal 1. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 23/09/2010NUMARASI: 2010/221-2010/738Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Borçlu vekilinin, haczedilen taşınmazın, borçlunun haline münasip evi olduğundan bahisle haczin kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, şikayetin kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.Borçlu vekili başvuru dilekçesinde, kıymet takdiri raporunun 26/03/2010 tarihinde tebliği ile haciz işlemini öğrendiklerini iddia etmiş ise de, borçlunun, 23/02/2010 tarihinde, mehil belgesi verilmesi talebinin reddine ilişkin icra mahkemesi kararı kesinleşmeden meskenine haciz konulduğunu belirterek icra müdürlüğünün işleminin iptali için icra mahkemesine başvurduğu, şikayetin, Kartal 2.İcra Mahkemesinin 24/02/2010 tarih ve 2010/162 E.-248 K.sayılı kararı ile reddedildiği görülmektedir. Bu durumda, borçlunun, haciz işlemini, Kartal 2.İcra Mahkemesine müracaat ettiği 23/02/2010 tarihinde öğrendiğinin kabulü gerekir. O halde, mahkemece, öğrenme tarihine göre yasal yedi günlük süreden sonra yapılan meskeniyet şikayetinin süre aşımından reddi gerekirken yazıl?? gerekçe ile kabulü isabetsizdir. Kabule göre de;İ.İ.K.’nun 82/12 maddesi gereğince, borçlunun “haline münasip” evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki “aile” terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İcra mahkemesince, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tesbit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalı, kalanı alacaklıya ödenmelidir. Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan, ve ikamet için zorunlu öğeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır. Borçlunun görev ve sıfatı, kendisinin yukarıda belirlenenden daha görkemli bir meskende ikamet etmesini gerektirmez. Somut olayda, mahkemece mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda taşınmazın borçlunun hissesine düşen kısmının 90.000,00-TL. edeceği ve borçlunun aynı bölgede ve yakın çevrede oturabileceği bir evi 110.000,00-TL.’ye alabileceği bildirilmiştir.Mahkemece yapılacak iş, bilirkişilerden ek rapor alınarak, borçlunun taşınmazın bulunduğu Ayvalık İlçesinin daha mütevazi bir yerinde haline münasip evi alabileceği değerin tespitinden sonra bu miktar mahcuzun değerinden az ise mahcuzun satılarak, borçlunun haline münasip ev alması için gerekli bedelin kendisine, artanın alacaklıya ödenmesine, satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile ve yetersiz rapora dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi de doğru değildir.SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 25/05/2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.