Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10528 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 1557 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ: Eskişehir 2. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 22/11/2012NUMARASI: 2012/354-2012/621Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı tarafından başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte borçlunun, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğu şikayetini ileri sürdüğü ancak, şikayeti kabul edilmez ise gecikmiş itirazlarını belirterek icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece icra emri tebliğinin Tebligat Kanunu 21/1. maddesine göre usulüne uygun olduğu ve gecikmiş itirazın da süresinde olmadığı gerekçesi ile talebin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.İİK.nun 65. maddesinde, koşulları belirlenen gecikmiş itirazda, tebligat usulüne uygun olarak yapılmış olup, muhatabın bir engel nedeni ile süresi içinde itiraz edememiştir. Usulsüz tebligatta ise, İİK.nun 65. maddesine göre yapılacak incelemeden farklı olarak, tebligat usulüne uygun olarak yapılmamıştır. Bu durumda icra hakimi tebliğ işleminin 7201 Sayılı kanun hükümlerine uygun olarak yapılıp yapılmadığını inceleyecek ve aynı kanunun 32. maddesi gereğince öğrenme tarihine göre tebliğ tarihini düzeltecektir.Borçlunun dilekçesinde; gecikmiş itirazdan söz etmesi sonuca etkili değildir. Zira, 6100 Sayılı HMK'nun 33. (HUMK'un 76.) maddesi gereğince, hukuki sebebin ve uygulanacak yasa maddesinin tesbiti hakimin görevine giren bir konudur (HGK. 5.6.1991-1991/12-258 E-344 K.) .Somut olayda, borçlu, dava dilekçesinde tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürmüş olup, şayet şikayeti kabul görmez ise talebinin gecikmiş itiraz olarak ele alınmasını istemiştir.7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun "Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina" başlıklı 21. maddesinin 1. fıkrasında; "Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır" hükmü yer almaktadır. Madde metni, iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki "adreste bulunmama", diğeri ise "tebellüğden imtina"dır. Muhatabın, tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak, maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Bu itibarla; tebliğ tarihinde yürürlükte olan Tebligat Yönetmeliği'nin 30. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri halinde, bu husus da belirtilerek, muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği "tevsik edilmeden", Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır. Somut olayda, şikayetçi borçlu D Ü'a yapılan icra emri tebliğ belgesinin incelenmesinde tebliğ memuru, tebliğ işlemini, adresin kapalı olması sebebiyle, komşusundan sorduğu ve nerede olduğunun bilinmediği şerhi ile tebligatın yapıldığı anlaşılmıştır. Muhatabın tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceği tespit edilmeden yapılan tebligat işlemi bu haliyle usulsüzdür.Görüldüğü gibi tebliğ memuru, muhatabın adresten geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığını, adreste bulunmama sebebini ve tevziat saatlerinden sonra geleceğini belirlemeden tebliğ işlemlerini tamamlamıştır. Bu haliyle tebliğ işlemi Tebligat Kanunu'nun 21/1 ve Tebligat Yönetmeliğin 30 ve 31. maddeleri hükmüne aykırı olup usulsüzdür.O halde, mahkemece şikayetin kabulü ile 7201 Sayılı Kanunun 32. maddesi gereğince muttali olunan tarihin, tebliğ tarihi olarak kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile ödeme emri tebliğ işlemi usulsüz olduğu halde gecikmiş itiraza ilişkin yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/03/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.