Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 10388 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 28600 - Esas Yıl 2009
MAHKEMESİ: Ankara 2. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 15/10/2009NUMARASI: 2009/814-2009/1019Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Borçluya ödeme emrinin 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi uygulanmak suretiyle tebliğ edilmek istenildiği anlaşılmaktadır.7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır. Madde bu haliyle iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Tüzüğünün 28. maddesinin birinci fıkrasında; “Muhatap veya adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir.” hükmü öngörülmüştür.Burada Tüzüğün 28. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, buna tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisi ne imzalatacaktır. Ancak bu şekilde yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı, Hâkim tarafından denetlenebilir.Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak; maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir.Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün tespiti halinde ise Tüzüğün 28. maddesinin 2., 3., 4. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır.Bu itibarla; Tüzüğün 28. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, şayet imzadan çekinmeleri halinde bu husus da belirtilerek; muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve Hakimin denetimini sağlayacaktır.21. maddeye göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır. ( HGK. nun 25.01.2006 tarih ve 2005/2–772/17 sayılı kararı)Somut olayda tebliğ işleminin, komşusu M.A.A.’nın, muhatabın işte olabileceğini beyan etmesi nedeni ile tebligatın mahalle muhtarı imzasına teslim edilip 2 nolu formülün kapısına yapıştırılmak suretiyle yapıldığı görülmüştür.Görüldüğü gibi tebliğ memuru, beyanını aldığı M,A.’ın imzasını almadan veya imzadan çekinme durumunu belirlemeden; muhtara tebliğ ve 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması işlemlerini tamamlamıştır. Bu hali ile tebliğ işlemi, 7201 Sayılı Kanunun 21. maddesi ile Tebligat Tüzüğü’nün 28. maddesi hükümlerine uygun yapılmamış olmakla usulsüzdür.Öte yandan tebligat evrakında tebliğ işlemini yapan memurunda imzasının bulunmadığı görülmüş olmakla, tebliğ işlemi bu nedenle de usulsüzdür. O halde mahkemece şikayetin kabulü ile 7201 Sayılı Kanunun 32. maddesi gereğince borçlunun bildirdiği öğrenme tarihi olan 20.07.2009 tarihinin tebliğ tarihi olarak kabulü ile bu tarihe göre yasal sürede olan şikayetinin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi yerine yazılı gerekçe ile istemin reddi isabetsizdir.SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 27.04.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.