Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10210 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 29233 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: Adana 1. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 01/10/2010NUMARASI: 2010/518-2010/1015Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :HUMK.nun 388/son maddesine göre; hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gererekir. Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa'nın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388.maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.Öte yandan, bazen bir mahkeme kararının, başka bir dava yönünden kesin hüküm veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi konularda yapılacak hukuksal değerlendirmelerin sağlıklı olabilmesi de, o kararın yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür. Herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin davanın kabulüne karar verilmesi yukarıdaki ilkelere aykırılık oluşturmaktadır. Somut olayın incelemesine gelince, sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;İcra takibinin dayanağı Adana 4.İş Mahkemesi'nin 01.02.2010 tarih ve 2007/375-2010/34 K. sayılı ilamıdır. Anılan karar birleşen davalar neticesinde oluşmuştur. Borçlu Bakanlığın açtığı dava tarihinin 07.04.2008 tarihi olduğu ve kıdem tazminatı alacağına bu tarihten itibaren faiz işletildiği anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise kıdem tazminatı alacağına ilamın diğer davalısı üçüncü kişi şirketin dava tarihi olan 21.02.2007 tarihinden itibaren faiz işletilmesi doğru değildir.HGK'nun 08.10.1997 tarih, 1997/12-517 E. - 1997/776 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere ilamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümüdür. Diğer bir anlatımla hüküm içeriğinin aynen infazı zorunludur. Bu nedenle icra hakimi ilamın infaz edilecek kısmını yorumla belirleyemez.Bu durumda mahkemece faiz başlangıç tarihi yönünden yeniden inceleme yapılmalı ve oluşacak duruma göre bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir.SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 24.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.