Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10192 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 25404 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ: Bakırköy 5. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 16/06/2011NUMARASI: 2011/624-2011/951Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı tarafından başlatılan ilamlı takibe karşı borçlunun, kesinleşmeyen kamulaştırmasız el atma nedeniyle verilmiş olan mahkeme kararı için icra takibi başlatılamayacağını belirterek takibin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, 6111 sayılı kanunun geçici 2.maddesi gereğince hüküm kesinleştikten sonra tazminat bedelinin istenebileceği, takip dayanağı ilamın kesinleşmediği gerekçesi ile takibin iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.HUMK.nun 443/4. maddesi gereğince, gayrimenkule ve gayrimenkulün aynına ilişkin ilamlar ile aile ve şahsın hukukuna ilişkin hükümler kesinleşmedikçe takibe konu edilemezler. Somut olayda, takibe konu edilen ilam kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminata ilişkin olup, yukarıda açıklanan madde gereğince kesinleşmeden takibe konulabilir. Kaldı ki söz konusu ilam takip tarihi olan 24/05/2011 tarihinden önce 16/05/2011 tarihinde kesinleşmiştir.30.06.2010 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5999 Sayılı Yasanın l.maddesi ile 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanun'una eklenen geçici 6.maddesinin 8.fıkrasında evvelce açtıkları davalar sonunda tazminat almaya hak kazanmış veya süre dışındaki sebeplerden dolayı davaları reddedilmiş olanlar hakkında bu madde hükümlerinin uygulanmayacağı, son fıkrasında ise bu madde uyarınca ödenecek olan tazminatın tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak ve alacaklarının haczedilemeyeceği düzenlenmiştir. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun geçici altıncı maddesinde ve 6111 sayılı kanunun geçici ikinci maddesi ile getirilen değişiklikte, kamulaştırmasız el atma nedeniyle verilen tazminata ilişkin ilamların kesinleşmeden veya kesinleştikten sonra takibe konulmasına engel bir hüküm bulunmamaktadır. Anılan maddenin son fıkrasında, tazminatın tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak ve alacaklarının haczedilemeyeceği düzenlemesine yer verilmiş olup, takip dayanağı ilam 30/06/2010 tarihli değişiklikten önce 05/05/2010 tarihinde verildiğinden haciz yasağının da somut olayda uygulanması mümkün değildir.Diğer yandan, HMK.nun 297/1-b.maddesi hükmüne göre, hükümde, tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile T.C.kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerinin, aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ise, hükmün sonuç kısmında, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık,şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.Somut olayda, borçlu şikayet dilekçesinde takip alacaklılarının hepsine husumet yöneltildiği halde alacaklıların tümünün karar başlığında gösterilmediği görülmektedir. O halde, mahkemece, taraflar karar başlığında gösterilmek suretiyle şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile takibin iptaline hükmedilmesi isabetsizdir.SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 29/03/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.