Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8218 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 25517 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılıkHÜKÜM : Resmi belgede sahtecilik : 5237 sayılı TCK.nun 204/1, 62, 53. maddeleri gereğince 2 yıl 6 ay hapis ve hak yoksunluğu. Dolandırıcılık : 5237 sayılı TCK.nun 157/1, 62, 52, 53. maddeleri gereğince 1 yıl 3 ay hapis ve 80 TL apc, hak yoksunluğu. Ayrıntısı Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.01.2013 tarih 2012/3-1469 Esas ve 2013/19 sayılı kararında açıklandığı üzere CMK'nun 216/3. maddesi uyarınca duruşmada bulunmayan sanıkların hazır olan sanık müdafiine son söz hakkının verilmemesinde hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, tebliğnamedeki bu hususa ilişkin bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.I-Sanıklar müdafiinin “dolandırıcılık” suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükmü karşısında; sanıklara yüklenen “dolandırıcılık” suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK'nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, 26.02.2005 olan suç tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta aynı Kanunun 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkında açılan kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK'nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca istem gibi DÜŞÜRÜLMESİNE,II-“Resmi belgede sahtecilik” suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;1- Sanık ...'nin katılan şirket ile yaptığı akaryakıt sözleşmesi gereği suça konu bonoyu imzalayıp verdiğini, şirket müdürü ...'nın senede kaşe basmasını istemesi nedeniyle daha önce işletmeciliğini yaptığı firmaya ait kaşeyi bastığını, kaşenin üzerinde bulunan vergi numarasının kendisine ait olduğunu, senedin sahte olmadığını ve borcun bir kısmını ödediğini, sanık ...'nin ise bononun babası tarafından katılan şirkete verildiğini savunması, tanık ...'nın, yaptıkları anlaşma gereği sanık ...'nin suça konu belgeyi imzalayıp kaşesini basmak suretiyle kendisine verdiğini beyan etmesi ve borcun ödenmemesi sebebiyle icra takibi başlatıldığının anlaşılması karşısında, sanık ...'nin sanık ...'nin eylemine iştirak ettiğine dair somut bir delilin elde edilememesi nedeniyle beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi, belgelerde yapılan sahtecilik eyleminin aldatma yeteneği bulunup bulunmadığının takdir ve tayini hâkime ait olup; suça konu bono ile ilgili yapılan icra takip dosyaları getirtilip duruşmada incelenip özellikleri tutanağa geçirilerek, sanık savunmaları ve tanık ...'nın beyanları bağlamında aldatma yeteneğinin ne şekilde gerçekleştiğinin belirlenerek sonucuna göre sanık ...'nin suç kastının ve hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, 2-Kabul ve uygulamaya göre de:a-5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9/3. maddesi uyarınca lehe yasanın sanıkların eylemine uyan ve suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nun 342/1 ve suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nun 204/1. maddeleri ile uygulama yapılarak ortaya çıkan somut sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle tespit edilmesi gerektiği gözetilmeden ve lehe yasanın tespiti yönünden herhangi bir karşılaştırma da yapılmadan, doğrudan 5237 sayılı TCK uyarınca uygulama yapılmış olması,b-5237 sayılı TCK’nun 53/3. maddesi gereğince 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sadece sanıkların kendi alt soyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, alt soyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceğinin gözetilmemesi,Yasaya aykırı, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 28.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.