Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6174 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20258 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilikHÜKÜM : BeraatI- Sanık hakkında “dolandırıcılık” suçundan kurulan hükme yönelik katılan vekilinin temyiz itirazlarının yapılan incelemesinde; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5349 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükmü karşısında; sanığa yüklenen “dolandırıcılık” suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanık lehine olan 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, suçun işlendiği tarihten temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeksizin hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken, 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden aynı Yasanın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak sanık hakkındaki kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri gereğince DÜŞÜRÜLMESİNE,II- Sanık hakkında “resmi belgede sahtecilik” suçundan kurulan hükme yönelik katılan vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Sanığın kendisini ... ismiyle tanıtarak, yapacağı iş takipçiliğine karşılık katılandan aldığı para nedeniyle bu isimle kendisini borçlu gösteren bonoyu katılana verdikten sonra, yapacağı işi yerine getirmemesi nedeniyle katılanın bonoyu icra takibine koyduğu, sanığa ulaşılamaması nedeniyle icra takibinin sonuçsuz kaldığı, katılanın yaptığı araştırmada sanığın isminin gerçekte .... olduğunu tespit ederek şikayetçi olması üzerine, sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği iddiasıyla açılan davada; sanığın aşamalardaki beyanında çevresindekilerin kendisini....ismiyle tanıdığını, nüfus kayıtlarında isminin “...." olarak geçtiğini, bu konuda isim tashihi davası açtığını, katılana aralarındaki başka anlaşma nedeniyle 10000 YTL bedelli senet verdiğini, ancak davaya konu senedi katılana vermediğini söylemesine rağmen; adli tıp kurumu fizik ve ihtisas dairesinden alınan raporda, senette sıvı teması nedeniyle kısmi dağılmalar bulunan imzalar ile sanığa ait mukayese imzalar arasında kısmi benzerlikler görülmekle birlikte daha ileri bir tespite gidilemediğinin belirtilmesi, sanığın yakalandığında üzerinden iki farklı isimle nüfus cüzdanı ele geçirilip üzerinde “...." yazılı olanın, aslında “...." isminde tahrifat yapılarak mevcut hale getirildiğinin tespit edilmesi, olaydan ve icra takibinin başlama tarihinden sonra sanığın 2005 yılında, isminin nüfus kayıtlarında “..." olarak düzeltilmesi için dava açmış olması, icra takibinin kendisine ulaşılamaması nedeniyle sonuçsuz kalması hususları da dikkate alınarak, suça konu bonodaki yazıların sanığa aidiyetinin araştırılması ve toplanan delillerin sonucuna göre sanığın sahtecilik kastı bulunup bulunmadığı kararda tartışılarak hukuki durumun belirlenmesi gerekirken yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,Yasaya aykırı, katılın vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.