Tebliğname No : 11 - 2009/219127MAHKEMESİ : Mersin 7. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 28/04/2009NUMARASI : 2005/275 (E) ve 2009/379 (K)SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için failin, bir kişiyi kandırabilecek nitelikte hile ve desiselerle hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisi veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağı ortadan kaldırılmalıdır. Desise ise maddi nitelikteki fiil ve hareketlerle mağduru hataya düşürmek için kullanılan aldatıcı vasıtalardır. Kullanılan hile ve desiseler ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Somut olaya gelince; suç tarihinde suçtan zarar gören müşteki İ.. K..'e ait işyerinde satış elemanı olarak çalışan sanığın, olay günü aynı işyerinde çalışan mağdur tanık A. T. Ö. yanına gelerek, Ş. B. isimli bir akrabasına temizlik robotu sattığını söylediği, mağdur tanığın cihazı tanıtım yapmadan veremeyeceğini söylemesi üzerine, sanık ve mağdur tanığın cihazı da yanlarına alarak kim olduğu bilinmeyen bir şahsın evine gittikleri, sanığın mağdur tanığa, evde bulunan bu şahsın cihazı sattığı akrabasının eşi olduğunu söylediği, bu arada mağdur tanığın satış sözleşmesinde alıcı olarak görünen Ş. B. adına suça konu senetleri hazırladığı, ancak gittikleri evde Ş. adında bir kişi olmadığından sanığın mağdur tanığa, satış yapılan kişinin kendisinin akrabası olduğunu ve onun yerine senetlere imza atabileceğini söylediği, mağdur tanığın da kabul etmesi üzerine suça konu senetleri borçlu adına imzaladığı ve getirdikleri cihazı da bu evde bırakarak mağdur tanık ve sanığın işyerine döndükleri, daha sonra sanığın işyerinden ayrıldığı ve bir daha gelmediği olayda; sanığın, akrabasına temizlik robotu sattığını söyleyerek mağdur tanığı, dosya içinde bulunan kolluk araştırmalarında da anlaşıldığı üzere, gerçekte Ş. B. ait olmayan bir eve götürmesi, orada bulunan ve kim olduğu bilinmeyen bir şahsı mağdur tanığa, cihazı sattığı akrabasının eşi olarak tanıtması, mağdur tanıkta oluşabilecek tereddütleri gidermek ve sorumluluğu üstleniyorum intibaı vermek amacıyla, sen malzemeyi ver kefili benim demesi, hatta hazırlanan senetleri de Ş.l B. adına imzalaması karşısında, sanığın mağdur tanık A.T. Ö. uyguladığı hilenin, mağdur tanığın denetleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte olduğu cihetle, olayda 'dolandırıcılık' suçunun sabit olduğunu kabul eden mahkemenin takdirinde bir isabetsizlik görülmediğinden, tebliğnamede yazılı "1" nolu bozma düşüncesine iştirak olunmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre her iki mahkumiyet hükmü bakımından da sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak: 1- "Dolandırıcılık" suçundan kurulan mahkumiyet hükmü yönünden;a- Sanık hakkında gerekçeleri gösterilmek suretiyle alt sınırdan hapis cezası takdir edildiği halde, hapis cezası yanındaki gün adli para cezasının tayininde, ayrı bir gerekçe gösterilmeden alt sınırdan uzaklaşılması, b- Karar duruşmasında sanık müdafii, lehe olan hükümlerin uygulanmasını talep ettiği halde, "dolandırıcılık" suçundan verilen kısa süreli hapis cezasının "sanığın sosyal ve ekonomik koşulları itibarı ile para cezasını ödeyecek konumda bulunmadığından" biçimindeki yasal olmayan gerekçe ile adli para cezasına veya diğer seçenek yaptırımlara çevrilmesine yer olmadığına karar verilmesi,2- "Resmi belgede sahtecilik" suçundan kurulan mahkumiyet hükmü yönünden ise;a- Dosya içinde bulunan suretlerine göre; suça konu senetlerin, Türk Ticaret Kanununda sayılan ve kambiyo niteliği taşıması için zorunlu olan unsurları ihtiva etmediği, bu anlamda; senetlerde "tanzim yerinin" bulunmadığı, senedi düzenleyenin ismi yanında yazılı adresin de hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde anlaşılabilir bir idari birim adını ifade etmediği, keza "lehdarı yani kim ya da kimin emrine ödenecek ise onun adı ve soyadını" içermediği, yine "tanzim tarihi"nin de bulunmadığı görülmekle, zorunlu olan tüm bu unsurları içermemesi nedeniyle bono vasfı taşımayan suça konu senetlerin, resmi belge niteliğinde olmayıp, özel belge hükmünde olduğu, yüklenen eylemin de 'özel belgede sahtecilik' suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfının tayininde hataya düşülerek yazılı şekilde "resmi belgede sahtecilik" suçundan hüküm kurulması,b- 5237 sayılı TCK'nun 43. maddesinde "değişik zamanlarda" denildiğinden, aynı kişiye karşı aynı anda işlenen eylemlerde zincirleme suça ilişkin hükümlerin uygulanma olanağı bulunmadığı cihetle, bu konuda gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, gerekirse suçtan zarar gören müşteki İ.. K..'in yeniden beyanına da başvurulup, suça konu senetlerin aynı anda mı yoksa değişik zamanlarda mı verildiği hususu kesin olarak belirlendikten sonra, aynı anda verildiğinin tespiti halinde, olayda zincirleme suç koşullarının oluşmayacağı, ancak suça konu senet sayısı dikkate alınarak alt sınırdan uzaklaşmak suretiyle ceza tayin edilmesi gerekeceği gözetilmeden, eksik araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi,Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.