MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Vergi usul kanununa muhalefetHÜKÜM : MahkumiyetSanık hakkında vergi suçu raporu düzenlenen ancak kamu davası açılmayan 2006 takvim yılında sahte fatura düzenlemek suçundan zamanaşımı süresi içerisinde dava açılabilmesi mümkün görülmüştür.1- Hakkında 2005 takvim yılında sahte fatura düzenlediği iddiası ile kamu davası açılan sanığın, ... ve ... isimli kişilerin şirket kuracaklarını söyleyerek kendisinden bir takım evraklar aldıklarını, daha sonra şirketin kurulamadığını söyleyip evrakları iade ettiklerini, ancak görme kaybı yaşadığı için hangi evrakların iade edildiğini kontrol edemediğini, vergi dairesinden aranması üzerine şirketten haberdar olduğunu savunması; İstanbul 1. Vergi Mahkemesi 2010/2239 E. sayılı dosyada aldırılan bilirkişi raporunda da 23.08.2006 tarihli KDV beyannamesi ve 18.11.2005 tarihli işe başlama bildirimindeki sanık adına atılı bulunan imzaların onun eli ürünü olmadığı hususunda bilirkişi raporu tanzim edilmiş olması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi bakımından, sahte fatura düzenleme suçunda suçun maddi konusunun fatura olması ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 227. maddesinin 3. fıkrasındaki ''Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanun'un Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından, hiç düzenlenmemiş sayılır'' şeklindeki düzenlemeye göre de faturaların Vergi Usul Kanunu'nun 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içermesinin gerekmesi nedeniyle 2005 takvim yılına ait suça konu fatura asıllarından kanaat oluşturacak sayıda temin edilip dosya arasına konulmasından sonra incelenerek, kanunda öngörülen şekil şartlarını taşıyıp taşımadığının tespit edilmesi, faturaları kullanan şirketler hakkında karşıt inceleme yapılıp yapılmadığı araştırılarak haklarında düzenlenen vergi inceleme ve sair raporların onaylı suretleri getirtilerek incelenmesi, kamu davası açılıp açılmadığının sorulması, açıldığının tespiti halinde mümkünse davaların birleştirilmesi, mümkün olmazsa ilgili belgelerin onaylı örneklerinin dosyaya intikal ettirilmesi gerektiğinde faturaları kullanan şirket yetkilileri veya kişiler de dinlenerek sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak aldıkları ve sanığı tanıyıp tanımadıklarının sorulması, faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi yönünden mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim ve tesellüm belgeleri, bedelinin ödendiğine dair ticari teamüle uygun, kanıtlama yeterliliği olan banka hesapları ve kasa mevcuduyla uyumlu geçerli belgeler, faturaları kullananların yeterli mal girişi veya üretimi olup olmadığı da dikkate alınarak faturaları kullanan şirketler ile sanığın ticari defter ve belgeleri üzerinde gerekli görülmesi halinde karşılıklı bilirkişi incelemesi yaptırılması ve faturalarda yer alan yazı ve imzaların sanığa ait olup olmadığı hususunda da gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırması, ... ve ... isimli kişilerin de gerekirse tanık olarak beyanlarına başvurulması ile sanığın savunmalarının doğru olup olmadığının sorulmasından sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,2- Kabule göre de; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 30.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.