Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 4347 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19507 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılıkHÜKÜM : Her iki suçtan mahkumiyet12.12.2007 tarihli celsede katılanın talebi üzerine, mahkemece 5271 sayılı CMK'nun 238/3. maddesi gereğince hazır olan sanık müdafiinden diyecekleri sorulmadan katılma kararı verilmiş ise de, katılma kararından sonra sanığın müdafiinin bir itirazının bulunmadığı anlaşılmakla tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.I-Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı artırıcı ve azaltıcı sebeplerin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş ve incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA, II-Sanık hakkında dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine göre sanık müdafinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:A) Sanığın mali sorumlusu olduğu şirketler ile katılan adına suça konu çekleri keşide ve ciro etmek suretiyle tahsil ettiği paraları kendi menfaatine olarak kullandığının anlaşılması karşısında, eyleminin, 5237 sayılı TCK'nun 155/2. maddesi kapsamında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu düşünülmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek, ve iddianamede herhangi bir şekilde dolandırıcılık fiilinin anlatılmadığı da gözetilmeden yazılı şekilde nitelikli dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması,B) Kabule göre de;5237 sayılı TCK'nun 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f) ve (j) bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde öncelikle suçtan elde edilen haksız menfaat miktarının belli olup olmadığına bakılacaktır. Eğer somut olayda suçtan elde edilen haksız menfaat miktarı belli değil ise 5 ila 5000 tam gün arasında TCK'nun 61. maddesi hükmü göz önünde bulundurularak takdir edilen gün sayısı üzerinden artırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı Kanunun 52. maddesi 20-100 TL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezası belirlenecektir. Eğer suçtan elde edilen haksız menfaat miktarı belli ise; o takdirde maddede öngörülen 5 ila 5000 tam gün arasında belirlenecek gün sayısı üzerinde varsa artırım maddeleri uygulanarak tespit olunan sonuç gün ile bir gün karşılığı 20-100 TL arasında takdir edilecek miktar çarpımı yapılacak ve bulunan miktar suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az ise adli para cezası asgari bu miktara yükseltilerek bu miktar üzerinden indirimler yapılarak sonuç adli para cezası belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde 5272 sayılı Yasanın 106. maddesinde öngörülen adli para cezası yerine çektirilecek hapis cezası süresinin belirlenmesi açısından infazda tereddüt oluşturacak şekilde doğrudan haksız elde olunan yararın iki katı esas alınmak suretiyle adli para cezasına hükmolunması,Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.