Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 25669 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8711 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Resmi belgede sahtecilikHÜKÜM : Mahkumiyet1-Sanığın, katılan tarafından şirket yetkilisi sıfatı ile kendisine verilen senetlere, katılanın ismini kefil olarak yazmak ve tanzim tarihi eklemek sureti ile sahtecilik suçunu işlediği iddia olunan olayda, yargılama konusu her üç senet üzerinde de iki adet imza ve bir adet kaşe bulunduğu, imzaların kaşe üzerinde bulunmadığı, ayrıca katılanın şikayet dilekçesinde ve beyanlarında tanzim tarihlerinin anlaşmaya aykırı olarak düzenlendiğini de iddia etmediği cihetle, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/12-480 Esas ve 2011/598 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, şirket yetkilisi tarafından da olsa senede şirket kaşesi olmadan atılan ikinci imzanın aval olarak kabul edileceği ve imza sahibinin borçtan şahsen sorumlu olacağı anlaşıldığından, şirket temsilcisi olan katılanın tek kaşe ve iki imza atmak sureti ile düzenlediği bonolarda yine katılanın ad ve soyadının kefil olarak yazıldığı iddia olunan eylemin de “faydasız sahtecilik” olarak nitelendirilmesi gerektiği, bu itibarla sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, beraati yerine yazılı şekilde hüküm kurulması;2-Kabule göre de;a-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08/06/2010 tarihli ve 2010/11-98, 143 sayılı kararında da belirtildiği üzere, 5237 sayılı TCK'nın 43/1. maddesinde düzenlenen, “değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi” ifadesi nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, bir kişiye karşı aynı suçların mutlaka değişik zamanlarda işlenmesi gerekli olup, somut olayda, belgelerin aynı anda kullanıldığı ve farklı tarihlerde düzenlendiğine dair de delil bulunmadığı, cihetle; zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı, sanığın eyleminin kül halinde 5237 sayılı TCK.nun 204/1. maddesinde düzenlenen tek bir resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı, ancak birden çok sahte belgenin kullanılması olgusunun aynı Kanunun 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesi sırasında dikkate alınması gerektiğinin gözetilmemesi,b-5237 sayılı Yasanın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan hak yoksunluğunun, aynı maddenin 3. fıkrasına göre kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmeye kadar uygulanabileceğinin gözetilmemesi,c-Gerekçeli karar başlığında 31/03/2010 olarak yazılan suç tarihinin, senetlerin icraya konulmak sureti ile kullanıldığı 30/03/2010 olduğunun gözetilmemesi,Yasaya aykırı, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22/04/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.