Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 25527 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 7705 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSuç : Resmi belgede sahtecilikHÜKÜM : Mahkumiyet1. O Pen... Ltd. Şti'nin çekini sahte olarak düzenleyerek mağdura verdiği iddia ve kabul olunan sanığın, anılan şirkete komisyon karşılığı iş getirdiğini, bu çekle birlikte bir çok çeki de şirketten aldığını savunması, mağdurun, görüşmelerinde şirket ortağı ...'nin çekteki imzayı ve borcu kabul ettiğini; şirket ortaklarından ...'nin soruşturma aşamasındaki beyanıyla çelişkili olarak imzayı kabul ederek, çek keşide etmeye yetkili olmamakla birlikte alışverişi kendisinin yaptığını; çekin keşide edildiği dönemde şirket temsilcisi olan ...'un ise, sanığı şirkete haricen ortak olarak kabul ettiklerini, müdürlüğü sırasında sanığa çek imzalayıp vermediğini ileri sürmesi, dosya kapsamından, çek nedeniyle yapılan icra takibine şirket tarafından itiraz edilmediğinin anlaşılması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenebilmesi bakımından, keşideci şirkete ait çeklerin, suça konu çekin keşide edildiği dönemde, ... tarafından şirket yöneticisinin rızası dahilinde imzalanıp imzalanmadığı araştırılarak, bu çekin yer aldığı çek defterindeki diğer çeklerdeki keşideci imzalarının somut olaya benzer şekilde atılıp atılmadıkları, herhangi birinin imza veya borcuna itiraz edilip edilmediği ile kimin tarafından, hangi hesaptan ödendikleri tespit edildikten ve gerekli görüldüğü takdirde yeniden yazı ve imza incelemesi yaptırıldıktan sonra, çekin ... tarafından imzalandığının tespiti halinde, ayrıntısı Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.03.1992 gün ve 80/98 sayılı kararında da belirtildiği üzere, belgede sahtecilik suçlarında, önceden verilen rıza üzerine borçlu yerine onun imzasının atılmasında zarar verme bilinç ve iradesi ile hareket edilmediğinden suç kastından söz edilemeyeceği, rızanın açık veya zımni olabileceği de gözetilerek, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hukuki durumun takdir ve tayini gerekirken eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,2. Kabule göre de;a. 5237 sayılı TCK'nun 61. maddesi uyarınca hakim somut olayda; suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suçun konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını ve failin güttüğü amaç ve saiki gözönünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler. 5237 sayılı TCK'nun “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3/1. maddesi uyarınca suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur. Bu itibarla; kanunda öngörülen alt ve üst sınır arasında temel cezayı belirlemek hakimin takdir ve değerlendirme yetkisi içindedir. Ancak, Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK'nun 34, 230 ve 289. maddeleri uyarınca hükümde bu takdirin denetime olanak sağlayacak biçimde, hak ve nesafet kurallarına uygun, dosya içeriği ile uyumlu yasal ve yeterli gerekçesinin gösterilmesi zorunludur. Yasa metinlerindeki ifadelerin kararda tekrar edilmesi ile bu metinlerdeki genel nitelikli ölçütler somut olaya ve failine özgülenmediği müddetçe yeterli bir gerekçe olmadığı gözetilmeden yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayini ve susma hakkı dahi bulunan sanığın inkarından bahisle yasal olmayan gerekçeyle takdiri indirime dair 62. maddenin uygulanmasına yer olmadığına hükmedilmesi,Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 16.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.