MAHKEMESİ : Sulh Ceza MahkemesiSUÇ : Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanHÜKÜM : Mahkumiyet 5237 sayılı TCK'nun 206. maddesinde düzenlenen ve doktrinde "fikri sahtecilik" olarak adlandırılan "resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak" suçunun oluşabilmesi için, kişinin (sanığın) açıklamaları üzerine oluşturulan resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gereklidir. Beyanı alan memur bu beyanın doğruluğunu araştırıp tahkik etmek ve daha sonra edindiği kanaate göre resmi belgeyi düzenlemek durumunda ise, bir başka ifade ile resmi belge sadece kişinin (sanığın) beyanına göre değil de memur tarafından yapılacak inceleme sonucuna göre meydana getirilmekte ise bu maddede tanımlanan suç oluşmayacaktır. Yukarıdaki açıklamalar ışığında, hacze gidilen yerin sanığa ait olması ve hacze konu iş yerinde borçlu şirkete ait herhangi bir belge ve delil bulunmaması sebebiyle haciz işleminin yapılamadığı, İİK'nu gereğince borç ilişkisinin tarafı olmayan sanığın, borçlu ile akrabalık ilişkisini bildirmesine ilişkin herhangi bir yükümlülüğünün bulunmadığı ve bu beyanın haczin yapılmamasına etkisi olmadığı gibi sonuç doğurucu da olmadığı, haciz yerinin borçluya aidiyeti hususunda araştırma yapma yetkisinin haczi yapan memura ait olması nedeniyle sanığın eyleminde, “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçunun unsurlarının oluşmadığı ve beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, Yasaya aykırı ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 30.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.