Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 23159 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8965 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : Ağır Ceza MahkemesiSuç : Memur olmayan kimsenin resmi belgede sahteciliği, nitelikli dolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetI-Sanıklar hakkında dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükmü karşısında; sanıklara yüklenen “dolandırıcılık” suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, 14.01.2005 olan suç tarihinden, temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış ve sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususta aynı Yasanın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün olduğundan sanıklar hakkındaki kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞÜRÜLMESİNE, II-Sanıklar hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;a)Suça konu bononun süresinde ödenmemesi üzerine sanık ... vekili tarafından 14.01.2005 tarihinde icraya konularak katılan hakkında takip yapıldığı, ödeme emrini alan katılanın, bonodaki borçlu imzasının kendisine ait olmadığından bahisle şikayette bulunduğu, bono üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde, katılan adına atılan imzanın katılanın eli ürünü olmadığının tespit edildiği iddiasıyla 'resmi belgede sahtecilik' suçundan açılan kamu davasında sanıkların; suçlamayı kabul etmeyerek, pazarlama işi yaptıklarını, bonoyu satış elemanlarının getirmiş olabileceğini, ödenmediği için icraya koyduklarını, senet üzerinde sahtecilik yapmadıklarını savunmaları, katılanın da sanıkların köye gelerek çekilişle mal sattıklarını, o dönemde mal alıp almadığını hatırlamadığını beyan etmesi, 26.06.2009 tarihli duruşmada katılan ile yapılan satış sözleşmesinin ibraz edildiğinin anlaşılması karşısında; maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından; sanıkların savunmasında belirttiği sözleşme tarihinde yanında çalışan satış elemanları tespit edilip tanık olarak dinlenilmesi, huzurda alınacak imza ve yazı örnekleriyle daha önce başka amaçla atılmış samimi yazı ve imzalarını içeren belge asılları getirtildikten sonra, suça konu bono ve satım sözleşmesi üzerindeki imza ve yazıların kimin eli ürünü olduğu hususunda bilirkişi raporu alınarak toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun takdir ve tayini yerine, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,b)Kabule göre de; suç tarihinde sanıkların senet bedeli kadar katılandan alacaklı olup olmadığı, yani sahte de olsa suça konu senedin gerçek bir hukuki ilişkiyi temsil edip etmediği araştırılarak, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK'nun 347 ve suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nun 211. maddelerinin uygulanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tartışılması ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiğinin gözetilmemesi,Yasaya aykırı, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.