Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 217 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17774 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Resmi belgede sahtecilik, başkasına ait kimlik bilgisini kullanmakHÜKÜM : Sanığın her iki suçtan ayrı ayrı mahkumiyetine Suç tarihinde, sevk ve idaresindeki ... plakalı aracın trafik görevlilerince durdurularak yapılan kontrolde sanığın 118 promil alkollü olduğunun tespit edildiği, Karayolları Trafik Kanununun 48/1 ve Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97/1. maddelerinde “ .... alkollü içki almış olmaları nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır” hükmünün getirildiği, ilgili yönetmeliğin 97/3/b-2. maddesinde ise “ .... kanlarındaki alkol miktarı 0,50 promilin üstünde olanlar araç kullanamazlar” ve yine 2918 sayılı Kanun'un 48/4. maddesinde “bu madde hükmüne uymayan sürücüler derhal araç kullanmaktan men olunur” hükümleri gözönüne alındığında güvenli şekilde alkollü olarak araç kullanma sınırının 0,50 promil olarak belirlendiği, şüphelinin de bu sınırın üzerinde alkollü araç kullanırken yakalandığı cihetle "trafik güvenliğini tehlikeye sokma" suçundan kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, kardeşi ... adına düzenlenmiş sahte sürücü belgesini ibraz ederek resmi işlemlerin bu şahıs adına yapılmasını sağladığı cihetle, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK'nun 268. maddesi kapsamında kaldığını değerlendiren mahkemenin takdirinde bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiş, sanığın alkollü olarak araç kullanırken yakalandığı sırada, kardeşi ... adına düzenlenmiş sahte sürücü belgesini ibraz ederek kendisini bu isimle tanıtmasından sonra kolluk görevlilerince pol-net sisteminden yapılan sorgulama neticesinde ...'na ait sürücü belgesine daha önce başka bir olay nedeniyle el konulduğunun tespit edilmesiyle ibraz edilen sürücü belgesinin sahteliğinin tespit edilmesi üzerine gerçek kimliğini açıklamak zorunda kaldığı olayda, sanığın iftirasından kendiliğinden dönmesinin söz konusu olmadığı cihetle hakkında TCK'nun 269. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi, isabetsizliği karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık müdafilerinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;5237 sayılı TCK'nun 53.maddesinin 1.fıkrasının (a), (b), (d), (e) bentlerinde yer alan hak yoksunluklarının hapis cezasının infazının tamamlanıncaya kadar, (c) bendinde yer alan hak yoksunluğunun, aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilen hükümlünün kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmeye kadar uygulanabileceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,Yasaya aykırı görülmekle hükmün bu sebepten 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 322. maddesinde verilen yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün olduğundan; hüküm fıkralarından 53. maddenin tatbikine ilişkin kısmın çıkartılarak yerlerine "sanığın, TCK'nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" denilmek suretiyle eleştiri dışında sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 08.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.