Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 20223 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 26838 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılıkHÜKÜM : 1- Sanık ... hakkında her iki suçtan dolayı beraat. 2- Sanık ... hakkında, Dolandırıcılık suçundan dolayı kamu davasının reddi, resmi belgede sahtecilik suçundan dolayı beraat.I) Katılan vekilinin, sanık ... hakkında “resmi belgede sahtecilik” suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;Sanıkların aşamalardaki savunmaları, özellikle sanık ...'in katılan şirketten mal alımının kendisi tarafından gerçekleştirildiğine yönelik beyanı, ... Ltd. Şti'nin münferit imza ile temsile yetkili müdürünün sanık ... olduğunu gösteren imza sirküsü örneği, bilirkişi raporları, dosyada mevcut sanık ... tarafından imzalanmış, suça konu çekler dışında kalan 4 adet çekteki keşideci imzalarına hiçbir itirazın bulunmaması ve anılan çekler ile suça konu çekin keşide tarihlerinin ay olarak, seri numaralarının ise sıra olarak birbirini takip eder nitelikte olması birlikte değerlendirildiğinde, topladığı delilleri duruşmada edindiği kanaate göre değerlendirerek yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğine dair yeterli delilin bulunmadığını kabul eden mahkemenin kabul ve takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığından tebliğnamedeki eksik incelemeye yönelik bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.Elde edilen delillerin hükümlülüğe yeter nitelik ve derecede bulunmadığı mahkemece dosya içeriğine uygun şekilde gerekçeleri gösterilerek kabul ve takdir kılınmış olduğundan katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,II) Katılan vekilinin, sanıklar hakkında “dolandırıcılık” suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;Mükerrer olduğu kabul edilen İstanbul 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2004/1186 Esas 2006/578 Karar nolu dosyasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 14.09.2004 günlü iddianamesiyle sanık ... hakkında “karşılıksız çek düzenlemek” suçunu işlediği iddiasıyla 3167 sayılı Kanunun 16. maddesi uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davasının açıldığı, yargılama sırasında sanığın çekteki keşideci imzasını inkarı üzerine yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde keşideci imzasının sanığa ait olmadığının belirlenmesiyle müsnet suçtan sanığın beraatine karar verilip, davaya konu çeki sahte olarak düzenleyip kullanarak resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçunu işleyen kişi hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği, “3167 sayılı Yasaya muhalefet” ve “dolandırıcılık” suçlarının unsurları itibarıyla birbirinden farklı bağımsız suçlar olup birinin diğerine dönüşmeyeceği de dikkate alındığında sanık ... hakkında “dolandırıcılık” suçundan açılan kamu davasının mükerrer olmadığı gözetilmeden, yazılı şekilde mükerrerlik nedeniyle davanın reddine karar verilmesi yasaya aykırı ise de; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükmü karşısında; sanıklar ... ve ...'e yüklenen “dolandırıcılık” suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, 30.11.2003 suç tarihinden, temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükümlerin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasanın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak sanıklar hakkındaki kamu davalarının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞÜRÜLMESİNE, III) Katılan vekilinin, sanık ... hakkında “resmi belgede sahtecilik” suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarına gelince;Suça konu çekte keşideci görünen “... Ltd. Şti'nin” münferit imza ile temsile yetkili müdürünün sanık ... olduğu, sanığın aşamalardaki savunmalarında suça konu çekin kendi şirketine ait bir çek olduğunu, bu çekin elinden ne şekilde çıktığını bilmediğini, çekin kaybolmasıyla ilgili olarak resmi makamlara müracaatta da bulunmadığını, şirketine ait işyeri olarak kullandığı büroyu... Ltd. Şti. isimli diğer firmalarla ortak kullanıyor olması nedeniyle suça konu çekin bu firmaların yetkilisi olan ... tarafından ele geçirilerek kullanılmış olabileceğini, çekteki imzanın kendisine ait olmadığını ve katılan firmaya da kendisi tarafından verilmediğini iddia ederek önceki ifadesinde katılan firmaya hiçbir borcu bulunmadığını belirtmesine rağmen mahkemece yapılan sorgusunda, katılan firmadan satın aldığı mallara karşılık olarak suça konu çek dışında 4 adet çek verdiğini beyan etmesi, katılan şirket tarafından sanığın yetkilisi olduğu şirkete toplam 26000 TL.'lik fayans ve mermer satışı yapıldığına dair faturalar ve sevk irsaliyelerinin ibraz edilmesi, sanık tarafından katılan firmaya verildiği kabul edilen suça konu çek dışındaki 4 adet çek ile suça konu çekin keşide tarihlerinin ay olarak, seri numaralarının ise sıra olarak birbirini takip eder nitelikte olması, katılan firma tarafından dosyaya ibraz edilen “muavin defter kayıtların da” iddiayı doğrular mahiyette olup sanığın firmasına yapılan satıştan, suça konu çekte yazılı olan miktar kadar bakiye 4.665.846,041 TL alacağın kaldığının belirlenmesi karşısında sanığın, yetkilisi olduğu şirket için katılan ...'den satın aldığı fayans ve mermer karşılığında önce dava konusu çek dışındaki 4 adet herbiri 4351 TL. bedelli çeklerle yaptığı ödemeden sonra bakiye kalan borcuna karşılık suça konu çeki ileride imza inkarında bulunarak ödememe kastıyla bir üçüncü şahsa düzenletip imzalatarak katılan firmaya gönderdiği, çekin bankaya ibrazında karşılıksız çıkmasıyla hakkında 3167 sayılı Kanuna muhalefet suçundan açılan dava sırasında sanığın imza inkarında bulunarak çek bedelini ödemekten kurtulduğunun anlaşılması karşısında, sahte olarak oluşturulduğunu bildiği çeki bu niteliğini bilerek kullanan sanığa yüklenen suçun tüm unsurlarıyla oluştuğu ve sübuta erdiği cihetle mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden , dosya kapsamına uymayan yetersiz gerekçeyle taraflar arasındaki ilişkinin hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu ve suçun yasal unsurlarının oluşmadığından bahisle yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK' nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.