Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 12674 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 14415 - Esas Yıl 2010
Mağdur A... T...’a yönelik eylem teşebbüs aşamasında kaldığından sanıkların haksız yararı elde edemeden yakalanmış olmaları, diğer mağdur T... B...’ın zararının, soruşturma aşamasında C.Savcısının talimatı üzerine 18.10.2005 gün ve saat 20.00’de düzenlenen tutanakla kolluk kuvvetleri tarafından ve sanıklardan zaptedilen paradan ödenmek suretiyle karşılandığının anlaşılması nedeniyle etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma koşulları oluşmadığından tebliğnamedeki 2 numaralı bozma düşüncesine kısmen iştirak olunmamıştır. Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve taktirine, incelenen dosya içeriğine göre sanıkların yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak: 1-) Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için, failin hileli hareketlerle mağdurun iradesini fesada uğratarak malın kendisine teslimini sağlamak suretiyle haksız çıkar elde etmesi gerektiği, buna karşılık hırsızlık suçunda; menkul bir malın sahibinin rızası dışında alınması, malın failin egemenlik alanına geçmesinde fesada uğratılmış da olsa mağdurun rıza ve bilgisinin olmaması gerekmektedir. Somut olayda ise gelin kaynana olan sanıkların, suç tarihlerinde şikayetçilerle karşılaştıklarında, ölen babalarından kalan paraları ““hayır”” olarak ihtiyaç sahiplerine dağıtacaklarını, yapılacak hayrın sevap olması için üzerlerinde ziynet eşyası ve paranın bulunmaması gerektiğini söyleyerek şikayetçilerden yüzük, kolye, küpe bilezik gibi altın eşyaları ile paralarını alıp, yine şikayetçilere ait tülbent ya da eşarplara bohça şeklinde sararak bir takım dualar okuduktan sonra ““koynuna koy”” diyerek geri verdikleri, daha sonra şikayetçileri, yapılacak yardım malzemelerini koymak üzere poşet, çuval gibi şeyler temin etmeleri gerektiğini belirterek yanlarından uzaklaştırdıktan sonra olay yerinden kaçtıkları, geri geldiklerinde sanıkları bulamayan şikayetçilerin para ya da altınlarının içinde olduğunu düşündükleri bohçaları açtıklarında kendi altınları yerine sahte altın konulduğunu ya da paralarının alındığını fark edip şikayetçi oldukları ve 18.10.2005 günü mağdur Ayşe Tanır’ın, altınlarının sahtesi ile değiştirildiğini hemen fark edip, sanıkların yakalanmasını sağladığı anlaşılmakla; şikayetçilerin para ve ziynet eşyalarını okunup, iade edilmek üzere sanıklara verdikleri, zilyetliklerinin devredilmemiş olması nedeniyle sanıkların eylemlerinin hırsızlık suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması, 2-)Mağdurlar S... S... Ve H... B...’un, görevsizlik kararı verilmeden önce Asliye Ceza Mahkemesindeki 24.11.2005 günlü oturumda ““..zararım karşılandı, şikayetçi değilim..””, ““..altınların parasını iade ettiler, ben kimseden şikayetçi değilim...””, şeklindeki ifadeleri ile 17.10.2005 ve 24.10.2005 havale tarihli dilekçelerinde şikayetlerinden vazgeçtiklerinin anlaşılması karşısında, adı geçen mağdurlardan zararlarının dilekçeleri verdikleri tarihte mi, yoksa kovuşturma aşamasında mı karşılandığı hususu da sorularak, sanıklar TCK.nun 168. maddesinin 1. ya da 2. fıkrasının uygulanması gerekip gerekmediğinin karar yerinde tartışılmaması,3-)Kabule göre de;TCK.nun 158/1-a maddesindeki suçun oluşabilmesi için dolandırıcılık suçunun dini inanç ve duyguların istismar edilerek haksız yarar sağlanması gerektiği, somut olayda; sanıklar tarafından söylendiği gibi, yapılacak yardımın sevabının dua okunmasına bağlı olacağı, ziynet eşyası ve paranın dua okunmasına engel olacağı ya da sevabını azaltacağı yönünde her hangi bir dini kuralın bulunmaması nedeniyle, sanıkların şikayetçi ve mağdurlara yönelik söyledikleri sözlerin basit yalan niteliğinde olduğu gözetilmeden, dini duyguların istismar edildiğinin kabulü ile yazılı şekilde uygulama yapılması,Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı, 5320 sayılı yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK. nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08.11.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.