MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilikHÜKÜM : 1-765 sayılı TCK'nun 342/1, 59/2. maddeleri uyarınca ayrı ayrı üç kez 1 yıl 8 ay hapis cezası, 2- 5237 sayılı TCK'nun 158/1-f, 62/1, 52/2, 53. maddeleri uyarınca ayrı ayrı üç kez 1 yıl 8 ay hapis ve 2.000,00 TL apcBirleşen dava dosyası dayanağı 10.12.2007 tarih 2004/45153 Esas sayılı iddianame ile sanık hakkında “hırsızlık” suçundan açılan kamu davası hakkında mahkemesince her zaman karar verilmesi olanaklı görülmüştür. I- Sanık müdafiinin,"nitelikli dolandırıcılık" suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelen temyiz itirazlarının yapılan incelemesinde; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5349 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri uyarınca sanığa yüklenen "nitelikli dolandırıcılık" suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK'nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, suç tarihlerinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden aynı Yasanın 322. maddesindeki yetkiye dayanılarak sanık hakkındaki kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK'nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK'nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞÜRÜLMESİNE, II- Sanık müdafiinin, "resmi belgede sahtecilik" suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelen temyiz itirazlarına gelince; Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak; 1- Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12.02.2012 gün, 2012/1445-2013/54 ve 24.09.2013 gün, 2012/1506-2013/391 sayılı ve benzer kararlarında açıklandığı üzere; "Resmi belgede sahtecilik" suçunun temel şekli TCK'nun 204/1. maddesinde; "Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” biçiminde düzenlenmiştir. Suçun konusu resmi belgedir. Suçla korunan hukuki yarar ise kamu güveni olup, suçun mağduru da toplumu oluşturan tüm bireylerdir. Bununla birlikte suçun işlenmesiyle haksızlığa uğrayan gerçek ve tüzel kişilerin suçtan zarar görmeleri mümkün olduğundan, gerçek ve tüzel kişiler de yargılamaya katılabileceklerdir. Resmi belgede sahtecilik suçu seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmıştır. Birinci seçimlik hareket, resmi belgeyi sahte olarak düzenlemektir. Bu seçimlik hareketle, resmi belge esasında mevcut olmadığı halde, mevcutmuş gibi sahte olarak üretilmektedir. İkinci seçimlik hareket, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmektir. Bu “değişik zamanlarda” zincirleme suçlar işlenip işlenmediği belirlenmelidir.Zincirleme suçu oluşturan suçların bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlenmesi gerekir. Muhtelif suçları birbirine bağlayan, birleştiren ve müteselsil suçu yapısal olarak cezaların içtimaından ayıran da bu şarttır. Bu sübjektif şart, “aynı suç kasdı” olarak anlaşılmamalıdır. Her biri bağımsız olan ve ayrı ayrı kastlarla işlenen bu suçların, aynı kastın ürünü olduklarını söylemek, mümkün değildir. Bir suç işleme kararından kanunun aynı hükmünü birkaç defa ihlal etmek hususunda önceden kurulan bir plan, genel bir niyet anlaşılmalıdır. Fail, önceden belirlediği böyle bir plan veya niyet kapsamında, bunu bir defada gerçekleştirmek yerine, kısımlara bölmeyi ve o suretle gerçekleştirmeyi daha uygun görmüş ve bu plana göre hareket etmiş olduğundan, birden fazla olan kısımlar, yani ayrı suçlar, tek bir müteselsil suç meydana getirirler. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 18.11.1985 tarih ve 220-585 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; suç işleme kararında birlik bulunması halinde suçtan zarar görenin birden fazla olmasının; eylemlerdeki bağlantıyı ve teselsülü etkilemeyeceği, müteselsil suçu ancak suç işleme konusunda yenilenen kastın ortadan kaldıracağı belirtilmiş, böylece suçtan zarar gören kişilerin farklı olmasının teselsüle mutlak engel bir hal olmadığı belirtilmiştir. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu sonucu somut olaya gelince; sanığın katılan ...'e ait -3- adet suça konu çalıntı çeki , bir suç işleme kararının icrası kapsamında yenilenen suç kastı sözkonusu olmaksızın katılan ile şikayetçilere vermek suretiyle piyasaya sürmek eylemlerinin, TCK'nun 43/1. maddesi gereğince zincirleme biçimde işlenmiş tek bir resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, 2- Kabule göre de; Sanığın her bir eylemi nedeniyle ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, CMK’nun 230-232. maddelerine aykırı olarak toplu hüküm kurulması, Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA,18.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.