Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10981 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 25430 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılıkHÜKÜM : Mahkumiyet1) Sanık müdafiinin, “resmi belgede sahtecilik” suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;Sanığın kardeşi ...'ın soruşturma aşamasında 30.10.2003 günü alınan ifadesinde suça konu çeki görmediğini ve bu çekten haberinin olmadığını belirtmesi, “... Büro Malzemeleri Ltd. Şti'nin sanığa ait olup anılan şirketi temsil yetkisinin de sanıkta bulunması, sanığın savunmasında suça konu çekteki ilk ciranta olarak görünen...'ü tanımadığını belirterek, şirketinin ticari faaliyetiyle ilgili olarak alındığı iddia olunan çekin kimden ne şekilde alındığı hususunda bilgisinin bulunmadığını belirtmesinin hayatın olağan akışına uygun bulunmamasına göre, elde ettiği deliller kapsamında yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğini kabul eden mahkemenin takdirinde bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki 1 nolu düşünceye, suça konu çek aslının denetime olanak sağlayacak biçimde dosya içerisine konulmuş olması nedeniyle de tebliğnamedeki 2 nolu düşünceye iştirak edilmemiştir.Toplanan deliller karar yerinde incelenip, yüklenen suçun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı artırıcı ve azaltıcı sebebin bulunmadığı takdir kılınmış, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5349 Sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri uyarınca mahkemece 765 ve 5237 sayılı Yasa hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların denetime imkan verecek şekilde gösterilip birbiriyle karşılaştırılması suretiyle lehe yasa belirlenerek sonucuna göre karar verilmiş, 5271 sayılı CMK'nun 231/5. maddesinin uygulanmama gerekçesi gösterilmiş ve incelenen dosyaya göre hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık müdafiinin, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,2) Sanık müdafiinin, “dolandırıcılık” suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarına gelince;5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükmü karşısında; sanığa yüklenen “ dolandırıcılık ” suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, 30.10.2003 suç tarihinden, temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasanın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak sanık hakkındaki kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞÜRÜLMESİNE, 04.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.